Yaşam

2018 yılında İstanbul’da en az 226 işçi yaşamını yitirdi

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 2018 Yılı İstanbul İş Cinayetleri Raporu'nu paylaştı.

18 Mart 2019 Saat: 20:45
2018 yılında İstanbul’da en az 226 işçi yaşamını yitirdi
2018 yılında İstanbul’da en az 226 işçi yaşamını yitirdi
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 2018 Yılı İstanbul İş Cinayetleri Raporu'nda şu görüşlere yer verdi:
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak 6 Mart 2019 Çarşamba günü TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde “İstanbul’da iş cinayetleri, İSİG mücadelesi ve atılması gereken adımlar” ana başlıklarıyla bir forum düzenledik. Foruma farklı mesleklerden (inşaat-basın-enerji-sağlık işçisi, hekim-mühendis / Çoğunluğu sendika-oda temsilcileri... ) 74 işçi katıldı. 2018 Yılı İstanbul İş Cinayetleri Raporu için hazırlanan grafikler paylaşıldı ve yapılan tartışmalar ve önerilerle ‘Rapor’ kolektif bir biçimde hazırlanmış oldu...

Yüzde 38’ini ulusal ve yerel basından; yüzde 62’sini ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve sendikalardan öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla 2018 yılında İstanbul’da en az 226 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi... İşçilerin ikisinin ölüm nedeni silikozis ama biliyoruz ki meslek hastalıkları (ve bağlı ölümler) gizlenen bir gerçek...

Yıllara göre baktığımızda İstanbul’da;

2013 yılında en az 96 işçi,
2014 yılında en az 198 işçi,
2015 yılında en az 142 işçi,
2016 yılında en az 262 işçi,
2017 yılında en az 230 işçi,
2018 yılında en az 226 işçi yaşamını yitirdi...

Öncelikle belirtelim, 2013 yılında İSİG Meclisi’nin veri toplama kanalları kısıtlı olduğu için iş cinayetleri görece daha düşük gözüküyor. Diğer yandan özellikle OHAL ile başlayan süreçle birlikte ülke ölçeğinde olduğu gibi İstanbul’da da iş cinayetlerinde artış gerçekleşti. Bu artışın temel nedenini 3.Havalimanı inşaatı sürecinde sembolize edebileceğimiz işçi sınıfına dönük baskı süreci oluşturuyor. İşçiler hak arayamıyor, iş bırakamıyor, görece daha güvenceli olan sendikalı işçiler dahi ‘şu makine güvenli değil, çalışmayacağım’ diyemiyor. Diğer neden ise içinde bulunduğumuz ekonomik krizin etkileri. İşçilerin çalışma koşulları daha da kötüleşiyor, en basit iş güvenliği önlemleri alınmıyor, çalışma saatleri artıyor, iki işçinin yapacağı işi bir işçi yapıyor. İşsizlik korkusu da cabası...

İstanbul, ülkemizde en çok iş cinayetinin yaşandığı şehirdir. Her yedi iş cinayetinin biri İstanbul’da gerçekleşmektedir. Şehrimizde sigortalı sayısına göre işçi ölümüne bakmak bir anlam ifade etmemektedir. Çünkü İstanbul’un nüfusu dahi tam olarak bilinmemektedir, gerek iç göçün ve gerekse dış göçün boyutları devasa durumdadır…

İstanbul bir işçi şehridir. Türkiye’de ölümlerin dörtte birini tarım işkolu oluştururken İstanbul’da tarım işkolunda ölümler yok gibidir (Üç balıkçı ölümü var). Bütün bu tablo, İstanbul’u İSİG mücadelesinin de kalbi yapmamızı gerektirmektedir...

İşkollarına göre baktığımızda İstanbul’da yapı ve inşaat işlerinde iş cinayetleri toplam ölümlerin beşte ikisi oranındadır. Diğer yandan ülkemizde de inşaat işkolundaki ölümlerin beşte biri İstanbul’da yaşanmaktadır. Bu anlamda şehrimiz şantiye alanı haline gelmiştir ve iş cinayetlerine karşı mücadelede inşaat işkolu ön plandadır.

Taşımacılık, ticaret/büro, belediye/genel işler takip eden işkollarıdır. Ancak bu işkollarının özgül durumları vardır. Taşımacılıkta transit geçen şoförler, ticaret/büro işkolunun karma bir işkolu olması (artı esnafların da içinde olması) ve belediye/genel işler işkolunun ise özellikle sokakta çalışan işçiler dolayısıyla iki işkolu anlamı taşıması iş cinayetlerinin fazla olmasına neden olmaktadır.

Gıda, metal, tekstil, kimya, enerji, tersane, sağlık... işkolları mutlaka İstanbul’da İSİG mücadelesinin diğer sac ayaklarını oluşturmalıdır...

İstanbul’daki iş cinayetlerinin üçte biri yüksekten düşme kaynaklı gerçekleşiyor. Oysa biliyoruz ki basit önlemler alınsa bu nedenli ölümler engellenebilir. (Bu noktada hatırlatalım. Çalışma Bakanlığı ile Türkiye İnşaat İşveren Sendikası arasında, Cumhurbaşkanlığı’nın ikinci 100 günlük icraat programı kapsamında, “Yüksekte Güvenli Çalış Kampanyası” hayata geçiriliyor. Kimsenin haberi olmayan bu proje kapsamında sermayeye 40 milyon TL aktarılacak. Yüksekte çalışma nedenli ölümlerin en az olduğu kış aylarına denk getirilmesi de ayrı bir konu...)

Ülke ortalamasının yarım katı daha fazla olan kalp krizi, beyin kanaması nedenli ölümler ise dikkat çekici. Bu durum uzun-yoğun-fazla çalışma koşullarının bir sonucu... (Bu süreç beyaz yakalı işçiler açısından da özel olarak değerlendirilmeli...)

Yine barınma, beslenme ve ulaşım süreçlerindeki sorunları da düşünerek daha geniş bir açıdan İSİG mücadelesini örgütlemeliyiz. Özellikle şehir dışından çalışmaya gelen inşaat işçileri şantiyelerde kötü koşullarda barınıyor ve yetersiz-sağlıksız besleniyor....

İstanbul’da iş cinayetlerinde ölen işçilerin yüzde 4’ü kadın, yüzde 96’sı erkek. Ancak kadın işçi ölümleri yeterince bilinmiyor veya ‘iş cinayeti’ kapsamında görülmüyor. Daha çok trafik kazası, kalp krizi-ecel deniyor ya da erkek şiddeti içinde bu yönü görülmüyor. Diğer yandan kadınların kayıtdışı çalışma oranının yüksekliği de alanı görünmez kılıyor...

İstanbul’da binlerce çalışan çocuk var ama tarım sektörü olmadığı için diğer şehirlere göre ölüm oranı daha düşük kalmaktadır... İş cinayetlerinde ölen işçilerin beşte birini ise 18-27 yaş aralığındaki genç işçiler oluşturuyor. Yine dörtte biri ise 50 yaşın üstünde. Bu durum sigortaların tam yatırılmaması sonucu eksik prim ödenmesi, emeklilikte yaşa takılma (EYT) ve bu nedenle çalışma zorunluluğu ile BES sorunlarının önemli bir gündem maddesi yapılması gerekliliğini getiriyor. Özellikle inşaatlarda bu sorun daha da yakıcı…

İş cinayetlerinde ölen göçmen/mülteci işçilerin geldikleri ülkelere göre baktığımızda,

8 Afganistanlı, 4 Suriyeli, 4 Türkmenistanlı, 3 Pakistanlı, 2 Azerbaycanlı, 1 Özbekistanlı, 1 Rusyalı ve 1 Ukraynalı işçi yaşamını yitirdi. Türkiye’de ölen göçmen işçilerin yüzde 22’si İstanbul’da yaşıyordu. Tabi bu durumda bilgi kaynaklarımızın şehrimizde daha geniş olması da ölümleri tespit edebilmemizde önemli bir husus…

İstanbul’da da fabrika ve işyeri yangınları dikkat çekici halde arttı. Bakanlıklar kadar yerel yönetimlerin de bu işte sorumluluğu var. Çünkü ruhsatı veren onlar. Metruk binaların, kolonları kesilmiş atölyelerin yeni müdavimleri ise korunaksız mülteci/göçmen işçiler...

Son dönem gelen Kafkasya ve Uzak Asya göçmenlerin durumu ise Suriyelilerden beter. Kısa dönem vize aldıkları için dönemiyorlar, kaçak kalıyorlar ve her türlü sömürüye, istismara açık hale geliyorlar. İş cinayetlerinde de bilgiye ulaşmak mümkün olmuyor çoğunlukla...

Yabancılar için iş yasası çıktı. (Türkiye ölçeğinde baktığımızda mevsimlik tarımda çalışan göçmen/mülteci işçiler için “muafiyet belgesi” dahilinde kayıtdışı çalıştırmanın da önü açıldı. Bu durum açık ki tarımda yaşanacak iş kazaları ve iş cinayetlerinin de kayıt dışında kalması ve yaptırımdan azade tutulması demek.) Aynı kanunda göçmen/mülteci işçilere kademeli olarak işverenden rıza alma belge yenileme şartı getirildi. Ki bu da her türlü riskli işlere biat etme, itiraz hakkını ortadan kaldırma anlamına geliyor. İş kanununda bir önemli eksik de “müktesep” haklarda. Zira mülteci işçilerin kanun çıkmadan önce ve kayıtdışı çalıştıkları süredeki haklarının üzerine sünger çekilmiş. Aynı durum yaşanan iş kazaları ve iş cinayetleri için de geçerli. Bu konuda kaç kazanın yaşandığı, kaç işçinin sakat kaldığı; dava süreçleri ve tazminat hakkı ile ilgili yetkili kurumlar tarafından en küçük bir girişim yok. Bu noktada Bakanlık çalışma başlatabilir, Meclis’te araştırma önergesi verilebilir, sendikalar ve hukukçular bu konuda çalışma yapabilirler...

2018 yılında İstanbul’da tespit edebildiğimiz sendikalı sadece bir işçi ölümü var. Diğer yandan başka ölen kâğıt üstünde sendikalı işçi de olabilir. Ancak araştırmalarımızda bu konuda herhangi bir açıklamaya, bilgiye rastlamadık. Yani İstanbul’da iş cinayetlerinde ölen işçiler içinde sadece bir sendikalı işçi olması tersinden şehrimiz işçi sınıfının örgütsüzlüğünü de gösteriyor...

İş cinayetlerinin ilçelere göre dağılımına bakarsak;

16 ölüm Tuzla’da; 14’er ölüm Kadıköy ve Pendik’te; 13 ölüm Ümraniye’de; 11 ölüm Kartal’da; 10’ar ölüm Arnavutköy, Eyüp ve Maltepe’de; 9 ölüm Silivri’de; 8 ölüm Çekmeköy’de; 7’şer ölüm Başakşehir, Beşiktaş ve Beylikdüzü’de; 6’şar ölüm Sancaktepe ve Sarıyer’de; 5’er ölüm Beykoz, Esenyurt, Küçükçekmece ve Şişli’de; 4’er ölüm Ataşehir, Avcılar, Bağcılar, Fatih, Sultanbeyli, Üsküdar ve Zeytinburnu’da; 3 ölüm Bahçelievler’de; 2’şer ölüm Büyükçekmece, Çatalca, Kağıthane, Sultangazi ve Şile’de 1’er ölüm ise Bakırköy, Bayrampaşa, Beyoğlu, Esenler ve Gaziosmanpaşa’da gerçekleşti. Yine tam olarak çalıştığı ilçeyi tespit edemediğimiz ama Avrupa Yakası’nda olduğunu öğrendiğimiz 12 işçi ölümü var...

Yaşamak ve yaşatmak için örgütlenmeli...
1- 2016 yılında 262 işçi, 2017 yılında 230 işçi, 2018 yılında 226 işçi... Sermayenin ve iktidarın örtemediği bir gerçek, yana yakıla devam ediyor. İstanbul’da da iş cinayetleri ve meslek hastalıkları had safhada, işsizlik ve borçlar büyüyor, işçilerin örgütsüzlüğü sürüyor.

İşte ‘İş Cinayetlerine Karşı Sendikalı Ol... Yaşamak İçin Direnİşçi...’ sloganımız burada anlam buluyor. İstanbul’da tam da bu noktada örgütlenmeli, birlik ve dayanışma içinde olmalıyız. (Örgütlenmenin sadece sendikaya üyeliği olmadığı bilinciyle; beyaz yaka/mavi yaka, kadrolu/taşeron, işçi/İSG uzmanı yani farklı çalışma koşulları ya da statüler ayrımı gözetmeden örgütlenmeli) Bu noktada İSİG bültenleri, bölgesel çalışmalar ve havza/işkoluna yönelik çalıştaylar örgütlemeliyiz.

Yine her sendikadan ve örgütlenmeden gelecek arkadaşlarımızla ‘işyeri-işkolu işçi (çalışan) temsilcisi İSİG eğitimleri’ yapmalıyız. Önümüzdeki dönem bu konuda ilk somut adımları atacağız.

2- Başta iş cinayetleri olmak üzere işçi sağlığı iş güvenliği sorunlarına karşı ortak bir refleks gösterilmelidir. Bu noktada Mart ayı iş cinayetleri raporunu güncel sorunlar ekseninde salt yazılı olarak değil sokakta açıklamalıyız (Şehrin merkezi alanları, direnişteki işçilerle ya da sorumlu kurumların önünde...)

3- Mülteci/göçmen işçiler ile ilgili acilen bir çalışma başlatmalı, teorik bir çerçevede pratik örgütlenmeye çevirmeliyiz...

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız