Güncel

"669 haftamızda adaletsizliğe neden olan yargısal ve politik iklime itiraz için Galatasaray’dayız"

Cumartesi Anneleri "669 haftadır yaşadığımız adaletsizliğe neden olan yargısal ve politik iklime itirazımızın ifadesi olarak Galatasaray’dayız" dedi.

21 Ocak 2018 Saat: 00:15
"669 haftamızda adaletsizliğe neden olan yargısal ve politik iklime itiraz için Galatasaray’dayız"
"669 haftamızda adaletsizliğe neden olan yargısal ve politik iklime itiraz için Galatasaray’dayız"

Fotoğraf: Kerim Eren

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon tarafından yapılan açıklamada  şöyle denildi: 

Adalete yönelmiş yargıçlara ve hukuk devletine yönelmiş siyasi bir sisteme ihtiyacımız var. 669 haftadır yaşadığımız adaletsizliğe neden olan yargısal ve politik iklime itirazımızın ifadesi olarak Galatasaray’dayız.
669 haftadır Galatasaray’dan haykırıyoruz:
Yargıya güvenmiyoruz. Yargıya güvenebilmemiz için hukukun üstünlüğüne inanmış, tarafsız, bağımsız ve teminatlı yargı mensuplarına ve onlara yargı teminatını sağlayacak demokratik bir sisteme ihtiyacımız var. Yargı sisteminin tamamen etkisiz hale geldiği, Anayasanın mahkemelerce ihlal edildiği, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü koruyan mekanizmaların bulunmadığı bir hukuksuzluk iklimindeyiz. AİHM kararlarını uygulamayan Türkiye’den, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını da uygulamayan bir Türkiye’ye geçtik.
Böyle bir iklimde yurttaşın hukuk güvenliği hakkı korunamaz. Mahkemeler ve yargı, kişi hak ve özgürlüklerinin teminatı olamaz. Bu yüzden 669 haftadır ısrarla devleti, evrensel hukukun ve demokrasinin sınırlarına çekilmeye çağırıyoruz. 
Bugün geçmişin OHAL hukuksuzluğunda işlenmiş ve 22 yıldır iç hukukta cezasız bırakılmış bir insanlığa karşı suçu hatırlatmak için buluştuk.
43 yaşındaki Abdullah Canan Yüksekova’da yaşayan bir iş insanıydı. Sevilen sözüne itibar edilen biriydi.
1995 sonbaharında Yüksekova Dağ Komando Taburu'na bağlı askerler
Abdullah Canan’ın köyü olan Befircan’a(Karlı) bir operasyon düzenledi. Operasyonda Abdullah Canan’ın evi dâhil 10 ev tahrip edildi. Bunun üzerine Abdullah Canan köyde evleri tahrip edilen 7 akrabası ile birlikte savcılığa, Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul hakkında suç duyurusunda bulundu ve mahkemede hasar tespiti yaptırdı. Binbaşı Yurdakul, Abdullah Canan ve şikâyetçilerden 2 kişiyi taburdaki makamına çağırdı. Onlardan kendisi hakkındaki şikâyetlerinden vazgeçmelerini istedi. Abdullah Canan şikâyetinden vazgeçmeyeceğini söyleyince, Binbaşı Yurdakul tarafından tehdit edildi.
Bu olaydan birkaç gün sonra, 17 Ocak 1996 sabahı Abdullah Canan, Hakkâri’ye gitmek üzere Yüksekova’daki evinden ayrıldı. Yolda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındı ve askeri bir araçla Yüksekova Dağ Komando Taburu'na götürüldü.
Ailesi yerel ve ulusal tüm makamlara başvurdu. 80 yaşındaki anne Bınevş Canan “ Oğlumu siz aldınız, onu istiyorum!” diyerek Yüksekova Hükümet Konağı ve askeri tabur önünde çocukları ve akrabaları ile oturma eylemi yaptı. Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Abdullah Canan’ın gözaltına alındığı inkâr edildi.

21 Şubat 1996 günü Abdullah Canan’ın ağır işkence görmüş cansız bedeni, köylüler tarafından Yüksekova-Esendere Karayolundaki bir menfezde bulundu. Canan, yakın mesafeden atılan 7 kurşunla öldürülmüştü.
Canan Ailesi Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak, Abdullah Canan’ın öldürülmesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle Binbaşı Yurdakul aleyhine suç duyurusunda bulundu. Yüksekova taburunda görev yapan itirafçı Kahraman Bilgiç savcıya verdiği ifadede; Abdullah Canan'ın taburda işkence ile sorgulandığını, Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un talimatı ile Bölük Komutanı Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından silahla öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı. Albay Kamber Oğur, Yüksekova Savcılığına başvurarak “Şubat 1996'da tabur karargâhında Abdullah Canan isimli şahsı başı sarılı vaziyette revirde gördüm.” dedi.
Bunlara rağmen Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, ailenin ve tanıkların iddiaları yeterli ve inandırıcı bulunmadı. 12 Kasım 1999 tarihinde sanıklar hakkında beraat kararı verildi. 2 Nisan 2001 tarihinde de Yargıtay 1. Ceza Dairesi beraat kararını onadı.(Karar No: 2001/1226)
AİHM’e taşınan davada ise Mahkeme “Aralarında askeri personelin de yer aldığı tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere, Abdullah Canan'ın gözaltında öldürüldüğü mahkememizce saptanmıştır" tespitinde bulundu. Türkiye’nin yaklaşımını şaşkınlık verici bulan Mahkeme, dosyada oy birliğiyle mahkumiyet kararı verdi. ( Başvuru No:39436/98)
Abdullah Canan’ı gözaltına alanlar, işkence ile sorgulayanlar, katledenler ve bedenini kaybedenler bellidir. Savcılık ifadelerinde, mahkeme tutanaklarında, AİHM kararında TBMM Araştırma Komisyonu Raporu’nda isimleri yazılıdır. Abdullah Canan’ı katledenler, kaybedenler yargılanarak cezalandırılmalıdır. Devlet, Abdullah Canan’ın kaybedilmesindeki sorumluluğunu kabul ederek kamuoyuna açıklamalıdır. Abdullah Canan dosyasındaki 22 yıllık cezasızlık son bulmalıdır.

fotoğraflar: Kerim Eren

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız