Güncel

Bergamalı Köylüler: Toprağın üstü ‘altından’ daha değerlidir

Ege Çevre Platformu (EGEÇEP) İzmir’in Bergama ilçesinde kurulması öngörülen altın madenlerine karşı, Bergama halkı ile birlikte mücadele ediyor.

11 Nisan 2019 Saat: 08:54
Bergamalı Köylüler: Toprağın üstü ‘altından’ daha değerlidir
Bergamalı Köylüler: Toprağın üstü ‘altından’ daha değerlidir

Ali Can Karakulak

(Ege Üniversitesi/İletişim Fakültesi/Gazetecilik – Amatör Çevirmen, Asistan Muhabir)

Ege Çevre Platformu (EGEÇEP) İzmir’in Bergama ilçesinde kurulması öngörülen altın madenlerine karşı, Bergama halkı ile birlikte mücadele ediyor. Köylerinde altın madeni istemeyen yurttaşlar ise “Toprağın üstü ‘altından’ daha değerlidir” diyor.

Yaklaşık 14 yıl önce, Ege Bölgesi’ndeki doğal yaşama zarar veren tüm müdahalelere karşı kurulan EGEÇEP ile birlikte Bergama’ya doğru yola çıkıyoruz. Minor Asia News olarak amacımız, “Bergama-Kozak ve Kapıkaya Altın Madeni Projesi ÇED İptali Davası Keşfi” için yapılacak olan incelemeleri yerinden izlemek.

EGEÇEP Kurucularından, Alime Yalçın Mitap ve Jeofizik Mühendisi Erhan İçöz, İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonu Üyesi Doktor Oya Otyıldız ve EGEÇEP Üyesi Adnan Pelvanlar ile Bergama’nın Yerlitahtacı Köyü’ne ulaştığımızda köylüler ellerinde, “Madene Hayır Yaşama Evet”, “Doğal Yaşam Bizim Hakkımız”, “Toprağın Üstü Altından Daha Değerli” yazılı pankartlarla bizi karşılıyorlar.

“Madenlerin Yararları ve Zararları Karşılaştırılmalı”

Köylülerin karşılamasından sonra keşfin yapılacağı birinci bölge olan Kozak’a doğru hareket ediyoruz. Yolculuk sırasında sohbet ettiğimiz dava avukatlarından Arif Ali Cangı, Bergama’da altın madenlerine karşı yaklaşık 25 yıldır mücadele ettiklerini ve Ovacık’ta altın madeninin yeterli hammaddesi kalmadığı için şimdi bu bölgelere göz dikildiğini söylüyor.

Cangı, davanın seyrine ilişkin bilgiler de veriyor:

(Avukat Arif Ali Cangı ve Keşif Ekibi)

“Bilirkişiler tarafından yapılan değerlendirmelerde, maden işletmecileri tarafından ne kadar önlem alınırsa alınsın, madenlerin canlı yaşamı için risk oluşturacağı açıkça belirtildi. Ayrıca bu konu hakkında İzmir Büyükşehir Belediyesi de olumsuz görüş bildirmiştir. Bizler, burada yapılacak maden işletmesinden elde edilecek kamu yararı ile yaratacağı ekolojik yıkımdan doğacak zararın karşılaştırılmasını istiyoruz.”

Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel ise bölgede kurulacak yeni bir altın madeninin içme sularını tehlikeye atacağını ve dolayısıyla binlerce Bergamalı’nın bundan olumsuz etkileneceğine dikkat çekiyor.

 “Çalışmalar Bizlere Sorulmadan Yapılıyor”

Köy halkı ise söz konusu olanın kendi sağlıkları ve hayatları olduğunu fakat bu konuda köylülere hiç danışılmadığını söylüyor.

Mikrofonu halka uzattığımızdaysa aldığımız yanıt şu şekilde oluyor:

 “Bütün çalışmalar halka sorulmadan yapılıyor. Bizim mağdur olup olmayacağımız önemsenmiyor. Burada zararı görecek olan benim. Yani Kapıkaya, Kozak halkı burada mağdur kalacak. Şirketler için sadece için para değerli. Yıllardır buralarda yaşıyoruz, buranın sahibi biziz ama bize danışılmadan iş yapılıyor.”

“Doğayı Paramparça Eden Bir İşlem”

Birinci keşif bölgesi bittikten sonra ikinci keşif bölgesine gitmeden önce çeşitli uyarılar yapılıyor. Çünkü gidilecek arazi oldukça yüksekte ve yolları epeyce zorlu… Uyarılara rağmen, EGEÇEP ekibinden Erhan İçöz ve Oya Otyıldız ile birlikte yeniden yola çıkıyoruz.

Sağ salim bölgeye ulaşmamıza rağmen dönüşte aracımızın lastiği patlıyor. Yaklaşık üç saatlik bekleyiş sırasında, altın madenlerinin zararları hakkında koyu bir sohbet gerçekleştiriyoruz.

 İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonu Üyesi Dr. Oya Otyıldız,“Altın madenciliğinden ülkeye kalan hiçbir şey yok. Dünyadaki altının yüzde 10’u bankaların kasalarında, yüzde 10’u tıp alanında ve yüzde 80’i ziynet eşya olarak kullanılmakta. Kısacası dünyanın hiçbir yerinde altın madenciliğine gerek yok. Altın çıkarma işlemi doğayı paramparça eden bir işlem” diyor.

“Patlatma İşlemi Ağır Metalleri Hareketlendiriyor”

Altın madeni çıkartma işlemi sırasında gerçekleştirilen dinamit ile patlatma eyleminin yol açtığı sorunlara da değinen Otyıldız, “Altın madenciliğinde kayalar patlatıldığı zaman milyonlarca yıldır doğa ile barışık halde yaşayan arsenik, antimon, çinko, demir, bakır gibi bütün ağır metaller hareketleniyor ve yeraltı sularına karışıyorlar. Bunların dışında siyanürleme yöntemi havaya karışarak, rüzgarlarla insanların yaşadıkları alanlara yayılıp zehirlenmelere yol açıyor. Bir de siyanür, topraktaki ağır metalleri de aktive eden bir madde” şeklinde konuşuyor.

“4 Bin 600 Tane Ağaç Kesilecek”

EGEÇEP’in kurucularından Erhan İçöz ise altın madenlerinin çevreye vereceği zararı şu sözlerle açıklıyor:

 “Altın madenleri ormanları yok ediyor. Buraya kurulacak maden 4 bin 600 tane ağacın kesilmesi demek. Madeni yapacak olan Koza isimli işletme bu zarara karşılık dört kat fazla ağaç dikeceğini söylüyor. Ancak, orman farklı ağaçlandırma farklı kavramlardır. Orman binlerce canlının yaşam alanıdır ve içerisinde kendi dengesi var. Ağaçlandırma ise kendi ekosistemine sahip değil. Ağaçlandırmanın kendi ekosistemini üretmesi için yüz belki iki yüz yıl gereklidir.”

“Bunun Geri Dönüşü Yok”

Altın madenleri işletmeleri sonucu doğaya karışan arsenik metalinden de bahseden İçöz, “Arsenik doğada yok olmayan bir madde ve siyanürle karşılaştırılamayacak kadar daha fazla zararlı. Bir nişan yüzüğü için bir kamyon kayayı işlemek gerekli. Kurulacak altın madeni arsenik gibi daha birçok ağır metalin çevreye yayılmasına neden olacak ve bunun geri dönüşü yok” diyor.

Çekicinin gelmesiyle beraber şehir merkezine geri dönüyoruz. Bergama halkının ve EGEÇEP’in mücadelesi nasıl sonuçlanır bilinmez ama gelecek nesillere yaşanılabilir bir dünya bırakmak için sürdürülen direniş devam edeceğe benziyor…

Kaynak:Minor Asia News Türkçe

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız