Eğitim

Eğitim-Sen'den"Ekonomik Krizin Eğitim Emekçilerine ve Eğitime Etkileri"raporu

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (KESK) Eğitim-Seni ülkedeki "Ekonomik Krizin Eğitim Emekçilerine ve Eğitime Etkileri" ni konu alan araştırmasını kamuoyu ile paylaştı.

1 Aralık 2018 Saat: 07:36
Eğitim-Sen'den"Ekonomik Krizin Eğitim Emekçilerine ve Eğitime Etkileri"raporu
Eğitim-Sen'den"Ekonomik Krizin Eğitim Emekçilerine ve Eğitime Etkileri"raporu

KESK'e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası(KESK) ülkedeki  "Ekonomik Krizin Eğitim Emekçilerine ve Eğitime Etkileri" konulu bir rapor yayınladı.İşte o rapor...

RAPOR DA NELER VAR?

Türkiye’nin temel ekonomik göstergeleri  uzun süredir kriz sinyalleri veriyor.Yıllardır geçimlerini büyük ölçüde borçlanarak sürdüren kredi ve borç batağına saplanan toplumun geniş kesimleri gibi,eğitim ve bilim emekçileri  de yaşanan ekonomik dalgalanmadan fazlasıyla etkileniyor. 

Türkiye ekonomisinde son yıllarda,özellikle geçtiğimiz birkaç ay içinde yaşananlar ,TL’de ki aşırı değer kaybı enflasyonun hızla artması vb. sayıları bir milyonu aşan eğitim ve bilim emekçisinin çalışma ve yaşam koşullarını ciddi anlamda olumsuz etkiliyor.

1 ABD dolarının ortalama 1.30 TL olduğu 2008 yılında 1.196.- TL aylık alan bir öğretmenin 920 ABD doları alabiliyorken,25 Eylül 2018 itibariyle ortalama 3.620.-TL alan bir öğretmenin dolar bazında aldığı maaş 586 ABD doları seviyesine inmiştir.Ortalama maaş alan bir öğretmenin maaşında ki kayıp dolar bazında 334 ABD doları (2.064.-TL) olmuştur.

1 euronun ortalama 1.81 TL olduğu 2008 yılında 1.196.- TL aylık alan bir öğretmen 626 euro alabiliyorken 25 Eylül 2018 itibariyle ortalama 3.620.-TL alan bir öğretmenin Euro bazında aldığı maaş 499 euro (1 euro 7.26 TL) seviyesine inmiştir.Sadece son on yılda bir öğretmenin maaşında ki kayıp 127 euro (922.- TL) dir.

Son 10 yılı temel aldığımız da ortalama maaş alan bir öğretmenin ABD doları bazında ki net kaybı aylık 2.064.-TL Euro bazında net kaybı 922.- TL’dir Bu rakamlara enflasyondan kaynaklanan kayıplarıda eklediğimizde satın alım gücünde ki azalmanın çok daha fazla olduğu açıktır.

Benzer bir karşılaştırmayı son 10 yılda alınabilen çeyrek altın üzerinden de yapmak mümkündür.2008 yılında 1.196.-TL alan bir öğretmen 23 çeyrek altın alabiliyorken (1 çeyrek = 53 TL) Bu gün 3.620.-TL alan bir öğretmen sadece 9 çeyrek altın (1 çeyrek=392 TL) alabilmektedir.Altın üzerinden bakıldığında iktidarın öğretmenlere 14 çeyrek altın borçlu olduğu anlaşılmaktadır.

Eğitim emekçilerinin gerek çalışma gerekse yaşama koşulları açısından her geçen yıl bir önceki yılı mumla aratıyor.Öğretmenlerin,hizmetli ve memurların aldıkları maaşlar,yapılan işin önemi ve niteliği açısından bakıldığında insanca yaşam seviyesinin yanına bile yaklaşamıyor 

ÖĞRETMEN MAAŞLARI MUM GİBİ ERİYOR

Türkiye’de yıllardır benimsenen piyasacı eğitim sistemi,yaşamın her düzeyinde rekabeti hizmetin bedelini ödemeyi öğrenci ve velilerin müşteri haline getirilmesini hedeflerken toplumsal eşitsizliği ve toplumda ki sınıf farklılıklarını daha da derinleştirdi.Gelir durumuna göre değişiklik gösteren aynı mahallede farklı nitelikte okullar aynı okul içinde farklı sınıflar oluşmaya başladı.

Geçtiğimiz 16 yıl içinde eğitim bütçesinin milli gelire oranı çok az artmış olmasına rağmen,eğitimde bütçe rakamları ihtiyacın çok altında kaldı.Eğitim harcamalarının esas yükü eğitimin ticarileştirilmesi ve kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması politikalarının da etkisiyle büyük ölçüde halkın sırtına yıkıldı.

2018 MEB bütçesinden 2017-2018 eğitim öğretim yılında okul öncesi eğitimde öğrenci başına 1.673.- TL ilköğretime (İlkokul-ortaokul) öğrenci başına 4.326.-TL genel öğretimde öğrenci başına 6.153.-TL mesleki ve teknik ortaöğretimde öğrenci başına 7.504.-TL ayrılırken imam hatip liselerinde okuyan öğrenci başına 12.707.-TL ayrıldı.Bu durum farklı okul türlerinde okuyan öğrencilere karşı büyük bir haksızlık olduğu kadar eğitimde devlet eliyle nasıl ayrımcılık yapıldığını açıkça gösteriyor.

Eğitim,devredilemez ve vazgeçilemezkamusal bir haktır.Devlet okullarında paralı eğitim uygulamaları yaygınlaştıkça en düşük gelir diliminde ki yüzde 20’lik kesimin gelirleri içinde eğitim harcamalarına ayırmak zorunda oldukları pay artmaktadır.Devlet okullarında yaşanan ekonomik ve sınıfsal eşitsizlikleri derinleştiren örnekler arttıkça okullarımız ayrıştırılırken zenginle yoksula ayrı,ayrı devlet okulu hatta aynı devlet okulu içinde gelir durumuna yada başarı düzeyine göre farklı sınıflar oluşturulmasının önü açılıyor.

Eğitim-Sen,kamusal kaynakların sadece kamusal bir hak olan eğitim için özel çıkarlar değil,toplumsal çıkarlar gözetilerek değerlendirilmesi ve sadece eğitimde değil bütün kamu hizmetleri alanında kamu harcamalarının halkın ihtiyaçları doğrultusunda artırılmasını savunur.

TALEPLERİMİZ:

 -Vergi dilimi nedeniyle kamu emekçilerinin mağduriyet yaşamaması için artan oranlı vergi dili mi uygulamasına son verilmeli,gelir vergisi oranı sabitlenmelidir.

 -Eğitim ve bilim emekçilerinin yaşanan krizden kaynaklı tüm ekonomik kayıpları TL’de yaşanan değer kaybı ve enflasyon (Satın alma gücünde ki azalma)oranı net bir şekilde hesaplanarak ödenmelidir.

-Eğitim alanında özellikle kadın emekçileri doğrudan etkileyen ve eşit işe eşit ücret ilkesini ihlal eden ücretli,sözleşmeli ve taşeron çalıştırılmaya son verilmelidir.

-Kadın eğitim emekçilerine :başta görevde yükselme ve unvan değişikliklerinde olmak üzere çalışma yaşamında uygulanan ayrımcılığa son verilmelidir.

-Devlet okullarının tüm ihtiyaçları genel bütçeden karşılanmalı kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamasına derhal son verilmeli,eğitime yeterli bütçe okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.

-Yoksulluk sınırı altında geliri olan ve okul çağında öğrencisi bulunan bütün ailelere zorunlu eğitim harcamalarını karşılayacak kadar nakdi eğitim yardımı yapılmalıdır.

-Eğitime hazırlık ödeneği yılda iki kez en az bir maaş tutarında olmalı ve ayrım yapılmaksızın bütün eğitim ve bilim emekçilerine ödenmelidir.

-Eğitim kurumlarında görev yapan yardımcı hizmetli ve memurlar eğitim öğretim hizmetleri sınıfına alınmalı:eğitim-öğretim yılına hazırlık ödeneğinden yararlanmaları sağlanmalıdır.Yardımcı hizmetlilerin yaptıkları fazla çalışma mesai olarak kabul edilmeli ve yüzde yüz zamlı olarak ücretlendirilmelidir.

-Tüm eğitim ve bilim emekçilerine yaptıkları işin önemi ve zorluğu dikkate alınarak her dört yıla bir yıl olmak üzere yıpranma hakkı verilmelidir.

-Okul öncesinden üniversitelere kadar eğitimin hiçbir kademesinde kriz gerekçesiyle tasarruf yapılmamalı,özellikle üniversitelere yönelik çeşitli adlar altında yapılan kesinti ve uygulamalara son verilmelidir.

 

 

 

 

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız