Kültür

İzmir'de "Canlı Günler"de Can Baba anması...

İzmir'de Can Yücel Sokak'ta buluşmayı sağlayan Alavara, bu yıl dördüncü kez Can dostlarını ve sevenlerini ağırladı.

29 Ağustos 2017 Saat: 09:33
İzmir'de "Canlı Günler"de Can Baba anması...
İzmir'de "Canlı Günler"de Can Baba anması...

İzmir'de Can Yücel Sokak'ta buluşmayı sağlayan Alavara, bu yıl dördüncü kez Can dostlarını ve sevenlerini ağırladı. O gece açık bir sahne kurulmuştu sokakta. Sokak boyunca tüm mekânlar tek bir heyecanda buluşmuşlardı. Şarkılardan türkülere, türkülerden şiirlere, şiirlerden anılara değin bir çok şey içiçe yaşandı.. "Can'lı Günler" ismi verilen etkinlik dili ile "aleyhistan'da yeni bir lehçe" yaratan şairin sevenlerini doğum gününde bir araya getirdi.

Dört saat süren programda Şenol Morgül'ün seslendirdiği şarkı ve türkülere “Şarkı ve Şiir Eşkıyaları” grubu enstrümanları ile eşlik etti. Gece boyunca Şenol Morgül ve Şarkı Aşkıyaları Karadeniz'den Romen havaları'na, Datça türküleri'nden Kürtçe türkülere kadar geniş bir yelpazede sokakta bulunanlara etkileyici anlar yaşattı. Uzun halayların çekildiği sokakta büyük bir duygu yoğunluğu vardı. Şarkılara, türkülere ve şiirlere verilen molanın ardından Yeni Kapı Tiyatrosu da Can Yücel’in şiirlerinden uyarladığı bir oyun sergiledi.

VİDEO İÇİN TIKLAYINIZ

https://www.youtube.com/watch?v=b71XKNZzO1c&t=1s

Etkinlikte şair yazar Sezai Sarıoğlu seslendirdiği şiirlerden kendi içinde giden bir akış kurarak özel bir şiir tadı yaşattı. Ve özellikle sevenlerini sosyal medyada Can Yücel imzası ile dolaşımda olan sahte Can Yücel şiirleri konusunda duyarlı olmaya çağırdı.. Muhabbette Can Yücel'in küfürle kurduğu ilişki de dillendirildi. Sarıoğlu, Can Yücel hakkında konuşurken "Bana sorarsanız küfürcaz, şiircaz çocuk. Bilinenin aksine onun doğaçlama veya tasarlanmış "küfürlerini" felsefi ve estetik bir kategori olarak okumak bana heves. Bu nedenle de klasik anlamda "küfür" ile özdeşleştirilip klişe haline getirilmesine itiraz ediyorum." dedi..  Sözlerini şöyle sürdürdü:

"Can Yücel; şiirin sokak, sokağın şiir çocuğu. Şiir ve aşk gibi devletin tersi. Esastan ve usulden Ters Çocuk... Perspektif değil Terspektif sahibi çocuk. "Aslında çirkin değilsin sen / Çirkin görünmek istiyorsun / Güzelliği tarif için" dizelerinden oluşan ESTETİK şiiriyle ezber bozan çocuk...

İşaret ve itiraz parmağını yitirmeden, yanlış yaşayıp yanlış yaşlanmadan devlete ve kapitalizme teslim olmadan ömrünü tamamlayan asi ve aksi çocuk. İmkanlı içkiye ve düz rakıya dadanan; "Boğma rakının tipisinde" yüzme öğrenen Rakışıklı Çocuk.

Manâsını yitirmiş dünyada manâ gönüllü olmanın hevesini bizim mahallenin çocuklarına bulaştıran diyalektik çocuk.

"Bin dereden bir kendimi getirdim" diyerek verili sosyalizmin ben ile biz (ağaç ile orman) bahsindeki Biz'in yani ormanın kutsanmasına itiraz eden; örgütlenince ben/ birey olmaktan istifa etmeyen tabusuz ve tapusuz çocuk.

İçimizden geçtiği halde söyleyemediklerimizi dil çabukluğu ile söyleyen rol model değil "hiç model!" çocuk. Ölümünden ve doğanın kucağına yatıya verildikten sonra 8 yaşındaki torunu Ali Bey'in "Dedemi nereye ektiniz?" diyerek yirmi dört ayar kıssadan hissesi olan cümleyle uğurladığı toprak hattı çocuk.

"Ağaç kuşa kuş ağaca kayıtlı" dizesiyle Devrime ve Sosyalizme kaydolan çocuk. Birlikte olduğumuz günlerde kavramlarına, analizlerine, çırak durduğum derviş çocuk.

"Bana bir varmış de.../ Bir varmış Bir Yokmuş deme.../ İçime dokunuyor" dizelerinin dizi ve dili dibinde eski kendimden yeni kendime taşınmamı sağlayan el veren çocuk...

Kişi başına düşen devlet ve milliyetçilik miktarının şairler arastasında da yaygınlığına rağmen "Aleyhistan'da yeni bir lehçe" olmanın kıymeti olan çocuk. Kendi bilgisinin bilgesi "başıbozuk" çocuk...

Kötülük Toplumu'nun başına, taş yerine şiir atan çocuk..." diyerek anlattığı şair ile ilgili özel bir dil not düştü bir de geceye:

Sarıoğlu, “Lafı uzatmak istemiyorum kısaca anlatmaya çalışırsak yıl 1913… Mahmut Şevket Paşa, sadrazam öldürülür; bunu fırsat bilen ittihatçılar da vapura, bir rivayete göre 600, bir rivayete göre 900 kişiyi doldurur ve Sinop’a sürgün gönderir. Vapurda kimler yok ki; yankesiciler, azınlıklar ve deli lakaplı paşalar… Olaylar olur, zaman gelir geçer ve delilerden 3’ü buluşur örgütlenirler; ‘yaşasın deliler kahrolsun akıllılar’ diye eylem yaparlar. Bu eylem belki de dünyadaki ilk deli  eylemidir.  Neyse hikâye uzun ama bağlayacağım yer şurasıdır; bu kadar akıllılık yeter. Bize biraz delilik lazım. Öyle yaşamak gerek. Hepiniz biliyorsunuz ama hatırlatalım Can Yücel aynı zamanda bizim söyleyemediklerimizi söyleyen bir usta idi. Onun içindir ki biz ustamızı kalemi ve söyledikleri ile yaşatmak istiyoruz.” dedi.

Geceye sürpriz şekilde katılan isim ise şair yazar Aynur Uluç'tu. Aynur Uluç hem gece boyunca şarkılara eşlik etti hem de yaptığı doğaçlama ile Can Yücel'in "yaşasın cazın getirdiği devrim" dizesini anımsatan bir performans yaptı. Can Baba'nın verdiği tüm hisleri aktarma telaşındaki samimi doğaçlama, şiirler içinde gelişen müzik ile de birleşince ortaya özgün bir aktarım çıktı. İkinci bölümde ise Nazım'dan "masalların masalı" şiirini seslendiren Uluç, şairler arasında da şiir köprüsü kurulmasında rol aldı.

VİDEO İÇİN TIKLAYINIZ

https://www.youtube.com/watch?v=HM7lW8vV1UA&t=1s

Gecenin ilerleyen vakitlerinde Can dostunu anlatan Eşber Yağmurdereli ‘en unutulmazlarım’ dediği anılarını paylaştı. “Bakın size şimdi en edepsiz olanları anlatmak isterdim ama…” diyerek başladığı konuşmasını, “Can abi gece yarıları beni arardı. Yav Eşber, bilir misin benim aklıma ne geldi? Hani biz devrim yapmak istiyoruz ya! Bak şimdi devrimi şöyle yapacağız; Şimdi gideceğiz Datça’ya bir yat çalacağız limandan. Sonra uluslararası sulara açılacağız. Türk sularından çıkacağız. Oradan da  Anadolu halkına bir radyo yayını yapacağız. Şimdi şu yeni çıkan serseri radyolar var ya; 57 dakika müzik çalıp 3 dakika haber okuyan… Biz onu şöyle yapacağız. Sen 57 dakika caz çalacaksın ben de saat başı 3 dakika söveceğim. Şöyle iyice söveceğim. Çünkü cazı anlamayan bilmeyen bir halk devrim yapamaz. Onun için Anadolu halkına caz öğreteceğiz, söveceğiz sonra da birlikte devrim yapacağız. Tamam mı?”  şeklinde dillendirdiği anı izleyenlerin yüzünde bir gülümseme yarattı.

 

Gece boyunca bir çok çekim yapılarak etkinlik kaydedildi. Sabit bir şekilde değil de gezip farklı noktalardan çekim yapılmış olması da sokaktaki o atmosferi ve akan duyguyu yansıtmak adına önemli bir emekti. Çünkü sokakta etkinlik boyunca bir yandan da sürekli sahne önünden gelip geçen insanlar vardı. Bu aslında iyi bir şey değil gibi düşünülebilir ilk başta.. Oysa konuya hayatın akıcılığı gibi bir gözle bakıldığında, hayatın sürekli birbiri içine geçen karmaşasını sembolize etmesi noktasında düz bir sahne ve sabit izleyicilerdense bu hâl daha sahici bir ana büyüteç tuttu. Tam da o karmaşanın içinde şarkılara dökülen "eğil salkım söğüt eğil" demekteki şiirle kıymeti buluşturmak, "aşk olsun sana çocuk" demek Can Baba'dan... Ve Şenol Morgül'ün bestesiyle coşku bulan bir vapuru İzmir'de Can Yücel sokak'ta Haydarpaşa rıhtımı'na yanaştırmak ve bu karmaşanın kendi içinde kurduğu spiralde şarkılara türkülere seslenmek, izleyenlerde güzel bir duygu oluşturdu... Gece boyunca çekilen fotoğraflar, videolar ile söylenen şarkılar, şiirler, anılar ve gecenin içinde heyecanla, hüzünle, coşkuyla ve merakla duran insanlar, zamanın içinde de kendini tekrar tekrar üretebilecek bir başka nehre kendilerini bırakma imkânı buldu böylece.

Fotoğraflar: İrfan Akan, Sinan Kılıç, Ayşe Yılmaz

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız