Biz onları tanıdığımızda üşenmeden hem karadan denize hem denizden karaya açılırdık. Dahası gökyüzüne taş atıp altında bekleyen çocuklardık... O yıllarda akıntıya karşı yürek çekerdik. O yıllarda tümümüz sihirli bir sözcüğe sığardık: Devrim. Komşu siyasetleri "yenmek" için başımızı güzel belalara sokan kitaplardan "alıntılar" ezberlerdik. O yıllarda her cümlemizin, her adımımız Devrimi yakına çağırmak ve getirmek içindi. O yıllarda, sözcüklerle yangın çıkaran, Devrim'i dokunacak kadar yakına getiren ajitatörlerimiz vardı.
Şenol'u tanıyalı kırk yılı aşkın zaman geçti. O, bizim elimizde ve evimizde büyüyen aşı ve aksi çocuklardan... Ama "biz de onların ellerinde büyüdük" demezsek bizi tarih ve hatırlı hatıralar çarpar. Velhasıl, teori sekerekten, pratik dizerekten birlikte büyüdük, nice badireler atlatıp, "zorun sıratları"ndan geçip geldik bu güne... Duydum ki Şenol'un doğum günü imiş. Birkaç cümleyle onu özetlemek cezasına çarptırılsam, güne şu cümleleri not düşerdim: Dönmeyi unutan aklına gelince de yanlış dönen dünyada, yanlış yaşayan ve yanlış yaşlanan dünyalılar arasında "içi olan insanlardan biridir Şenol. Kucakladığınızda içi olanlar o kadar azaldı ki? Tarihte bazı insanlar iz, bazı insanlar "toz" bırakır. Aslolan iz bırakmaktır ve o, abartısız iz bırakanlardandır. Bunca yenilgiye ve yanılgıya rağmen teorik ve politik "çok bilmişligin kol gezdiği siyaset bahsinde, "alçak gönüllülük" örneğidir. Dahası, "Bunca okumamaya nasıl vakit bulabiliyoruz" çağında az sayıda "okuryaşar"lardandır... "Ego merkezli" değil "eko merkezli" iz bırakanlardandır. Udu, şarkıları ve anlattığı hikâyeler dahil bizzat hayatıyla mütevazı ve kıymetli bir izdir bu. Ez cümle; bu dünyaya "fazla iyidir", yıllar sonrasının aşkıyasıdır. Hiç abartısız, en iyi kalplilerimizdendir. Mecaza sığınıp söylersem; bir tür "Devrimci Kızılay..." İyi kalpli kırmızı, külüne küsmeyen köz...
Kalben ve lisanen kalbimden dilime, dilimden yazıya dökülen budur... Kabul buyursun...
Yeni yaşı da yeni kendi de yakışacak ona...