Kültür

Yaşam-Der korosu Ahmet Kaya ve Kazım Koyuncu için söyledi

Yaşamlarını yitirmiş olan ülkemizin sevilen halk sanatçılarından Ahmet Kaya ve Kazım Koyuncu, Manisa’nın Turgutlu ilçesinde Yaşam-Der tarafından organize edilen konserle anıldı.

18 Kasım 2018 Saat: 00:10
Yaşam-Der korosu Ahmet Kaya ve Kazım Koyuncu için söyledi
Yaşam-Der korosu Ahmet Kaya ve Kazım Koyuncu için söyledi

Kültür ve sanat etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen konserde, Yaşar-Der müzik korosu sahne aldı.

'Ustara Saygı'saygı adı verilen  kültür etkinliği Turgutlu Öğretmevi’nde gerçekleştirildi.‘Şiir Ceketli Çocuk’ dedikleri, Kazım Koyuncu ile şarkıları hala dillerden düşmeyen ‘Bir Acayip Çocuk” dedikleri Ahmet Kaya’nın şarkıları müzikseverlerle buluştu. Kültür ve sanat etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen konserde, Yaşar-Der müzik korosu sahne aldı.

Konser dernek başkanı Turgay Tunç’un açılış konuşmasıyla başladı. Tunç, derneğin çalışmaları hakkında bilgiler vererek, kültür ve sanat etkinliklerinin artarak devam edeceğini söyledi.

Konserin sunumunu gerçekleştiren Safiye Durusoy ve Meral Türkmen şu sözlerle  dinleyicilere seslendiler:

Turgutlu Doğa Kültür ve Yaşam Derneği  ‘Ustalara Saygı’ serisinin ikincisini gerçekleştiriyoruz. Yaşam-Der olarak amacımız Turgutlumuzda sanatsal faaliyetleri sizlerle buluşturmak, sanatçı ustalarımızı ve eserlerini unutturmamak. Yaşam-Der koromuzun hazırladığı toplumla bütünleşmiş, toplumun yanında yer almış sanatçılarımızdan Kazım Koyuncu ve Ahmet Kaya’nın sözlerini ve müziğini yaptığı türküleri hep beraber dinleyeceğiz. Karadeniz sahillerini ve tarihi yok ettiği için Karadeniz Sahil Yolu Projesi’ne şiddetle karşı çıkan derelerin kirletilmesine, ağaçlık alanların azalmasına isyan eden ve her platformda insanları çevre konusunda duyarlı olmaya devam eden. Sizin için ucuz olan nükleer enerji değil, insan hayatıdır diyerek nükleer enerji karşıtlığını ortaya koyan Kazım Koyuncu. Sadece doğayı kirleten etkenlerle değil de, insanları kirleten etkenlerle de uğraşsalar daha iyi olacak. İnsanlarımızın etrafını saran pisliğin temizlenmesi gerek diyen Ahmet Kaya. Ve Daha nice sanatçılarımızı yaşatmaya devam edeceğiz. Kollektif çalışma, işbölümü ve akıllı çalışmayı elden bırakmayan derneğimiz, başarılı çalışmalara imza atmaya devam edecektir. Önümüzdeki günlerde, farklı projelerle çalışmalarına devam eden dernek çalışmalarımıza siz arkadaşlarımızın katkılarıyla daha güzel çalışmalar üreteceğimize inanıyoruz.”

İki bölüm halinde ve ilk olarak Kazım Koyuncu ve ardından Ahmet kaya'nın şarkıları ile devam eden kapalı salon halk konserine vatandaşların ilgisi ise yoğun oldu.

Görüntünün olası içeriği: 21 kişi, gülümseyen insanlar

Görüntünün olası içeriği: 12 kişi, gülümseyen insanlar, oturan insanlar

Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, yazı

Görüntünün olası içeriği: 19 kişi, gülümseyen insanlar, ayakta duran insanlar

Görüntünün olası içeriği: 7 kişi, oturan insanlar

Görüntünün olası içeriği: 14 kişi, ayakta duran insanlar

Görüntünün olası içeriği: 14 kişi, oturan insanlar ve iç mekan

Görüntünün olası içeriği: 9 kişi, oturan insanlar ve kalabalık

Görüntünün olası içeriği: 11 kişi, oturan insanlar

Görüntünün olası içeriği: 4 kişi, gülümseyen insanlar

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, kalabalık

Görüntünün olası içeriği: 3 kişi

Görüntünün olası içeriği: 3 kişi, sakal ve açık hava

Görüntünün olası içeriği: 13 kişi, kalabalık

Görüntünün olası içeriği: 3 kişi, ayakta duran insanlar

Görüntünün olası içeriği: 4 kişi

Görüntünün olası içeriği: 14 kişi, gitar ve iç mekan

Görüntünün olası içeriği: 21 kişi, gülümseyen insanlar

Görüntünün olası içeriği: 3 kişi

Görüntünün olası içeriği: 4 kişi

Görüntünün olası içeriği: 5 kişi

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, iç mekan

Görüntünün olası içeriği: 11 kişi, ayakta duran insanlar ve iç mekan

Görüntünün olası içeriği: 5 kişi, iç mekan

Görüntünün olası içeriği: 7 kişi, kalabalık ve iç mekan

Görüntünün olası içeriği: 6 kişi, iç mekan

Görüntünün olası içeriği: 12 kişi, oturan insanlar

(Fotolar: Yaşam-Der ve Perihan Başlan Hasergin)

TURGUTLU'DAN AHMET KAYA VE KAZIM KOYUNCU'YA  BÖYLE SESLENDİLER...

SAFİYE:

33 yaşında uzun süre mücadele ettiği kansere yenik düşerek aramızdan ayrılan Kazım Koyuncu 47 yaşında. Bize bıraktığı miras hafızalarımızda çok taze.

MERAL:

Birkaç aylık ömrün var. Soruyorsun kendine, Ne götürmek istiyorsun? Para yok işine yaramaz. Can kalıyor elinde, can nedir, uyur, gözünü kapatır gidersin. İyi ki mülkiyetten bu kadar uzakmışım. Şimdi gitmemem için, asla ölmeyi düşünmemem için bir sebep var. Acayip bir sevgi var. 

SAFİYE:

Geleneksel Karadeniz müziği ile rock’n roll’u sentezleyerek yepyeni bir sound yakalayan kazım koyuncu görece kısa ömründe ülkenin en beğenilen müzisyenleri arasına girdi. Hınca hınç dolu stadyumlarda, salonlarda konserler verdi. Şarkıları hala ilk günkü gibi sevilerek dinleniyor, paylaşılıyor.

MERAL:

Kanseri, kanser olmayanlar anlayamaz. Kanser de oldum artık. Duyarlı bir sanatçı olarak onları da hissediyorum. Ben kanserden çok korkan bir insandım. Kanserim ve korkmuyorum. Sadece beni sevenleri ve özgürlüğümü düşünüyorum. Ölüm küçük bir şey, ama hastalık özgürlüğünüzü sınırlıyor. 

SAFİYE:

Karadenizli müzisyen söylediği Lazca şarkılarla farklılığın ayrılık değil zenginlik olduğunu,  “ezildikten sonra hepimizin aynı şarap” olduğumuzu anlattı. Yalnızca müzisyen olması değildi bu kadar sevilmesinin bu kadar saygı duyulmasının sebebi. Çevre talanına, insanlığın acınası doğaya hükmetme çabalarına karşı durduğu için insan hayatı hiçe sayılmasın, kendinden olmayan değersiz görülmesin, barış ve kardeşlik değersiz sözcükler olmasın,sevgi yok olmasın, insan yok olmasın, yaşam yok olmasın dediği için sevildi. Son günlerine kadar şarkı söylemekten, sevenleriyle buluşmaktan, sevgiyi yürekten yüreğe yaymaktan vazgeçmediğinden sevildi. Kansere de sevgisizliğe de kötülüğe de aynı anda direndiği için sevildi.

MERAL:

Yüz sene daha yaşasam, yapsam, yapsam, yapsam hep yapsam yine eksik gideceğiz. Ne kadar eksik gidersek hayatta yapacak o kadar çok şey bırakırız. 

SAFİYE:

Bu sevgi 47. Yaş gününde ülkenin her coğrafyasında her yaştan insanın yüreğini doldurmaya, devam ediyor. Düşmanlığın, kinin, nefretin, savaşın, zulmün coğrafyasında buna çok ihtiyacımız var. İyi ki doğdun şair ceketli çocuk, iyi ki tanıdık seni.       

MERAL:

Dünyada bir yerdeyim ben

Yol kenarlarındaki su birikintilerindeyim

Yerim yurdum yoktur benim

Yarim yurdum yoktur benim

Sadece gökyüzüne göreyim

Uzak yerler çeker beni İsterim ki gemilerle gideyim Bugün burda şarkılar söylerim

Ben kendime şarkılar söylerim

Ama yarın hiçbir yerdeyim

Dünyada bir yerdeyim ben

Yol kenarlarındaki su birikintilerindeyim

Yerim yurdum yoktur benim

Yarim yurdum yoktur benim

Sadece gökyüzünü göreyim

Biliyorum bir yıldız yağmuruna tutulacağım

Toprak çökecek başım dönecek, arkamda seni bulacağım.

“Haydi” diyeceksin ERNESTO gibi

Gidelim yıldızların çok olduğu bir gökyüzü altına.

SAFİYE:

Nedir bu başımdaki felaket 

Kırk yıldır sefalette bu Ahmet 

Kefenimi alın dikin bir zahmet 

Gömün beni, gömün beni bir başıma 

Susamıyorum, susamıyorum 

Elimde değil susamıyorum 

MERAL:

2013 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nin müzik alanında Ahmet Kaya'ya verilmesi, çeşitli siyasi tartışmaları da beraberinde getirdi. Oysa bugünleri bilir gibi, evvelden haykırmıştı Kaya:  - Beni yaşamımla sorgula, bilimle anla, felsefeyle anla, tarihle anla beni ve öyle yargıla. ÇALDIĞIM SAZA MI  YANAM...

SAFİYE:

Hele bir ışıklar sönsün

Hele bir kapansın kapılar

Sular durulsun 

Bıçak atacağım daha 12'den

MERAL:

Memleketin büyük acılara gebe olduğu yıllarda merhaba demişti Ahmet Kaya hayata... Doğduğu Anadolu toprakları gibi, hanesini yuva yapanlar da birer kültür mozaiğiydi... Kürt bir baba, Türk bir annenin son göz ağrısıydı. Kaderi, keder olan bir evin; boğazda düğüm, gözde yaş olan sesiydi...  Ahmet Kaya'nın gideceği yolu, yaş günü hediyesi olan baba yadigarı sazı belirleyecekti... Bir yaş günü eline aldığı o saz; toprağa karıştıktan yıllar sonra, yine yaş gününde ona Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nü kazandıracaktı.

SİZ BENİM NEDEN KAÇTIĞIMI NEREDEN BİLECEKSİNİZ...

SAFİYE:

Kısa devre yapsın kalbim 

Ellerim inatla dökülsün cigaraya

Dağlarda ay büyüsün 

Sular köpürsün 

Sen beni o zaman gör  

MERAL:

Protest karakterinin oluştuğu çocukluk yılları; işçi kelimesinin kullanılmadığı, işçi bayramında ilk şarkılarını söylediği zamanlardı. İstanbul'un taşı toprağı altındı... Gök kubbesinin altın yıldızdan olduğu Doğu'dan, taşı altın İstanbul'a göç vakti, ilk gençlik acısı; belki de, bu topraklarda "öteki" olduğunun ilk farkındalığıydı.

HANİ BENİM GENÇLİĞİM ANNE...

SAFİYE:

Hele küssün meydanlar 

Dehşetin oğlu gülsün 

Ağır bir köpek karanlığı

MERAL:

Kiraz ağacında yırtılan gömleği, İstanbul'a aykırıydı ve genç Ahmet Kaya'nın elleri cebinde ilerlediği yol, gelecekte uçurtmasını tellere dolandıracaktı. Yüreği ellerinde, alıp gitmek istediği bir sevdası vardı. Müzik... Oysa konservatuar ona aykırıydı... O, konservatuara aykırı. Senelerce kuralsız yaşamış bu kirli sakallı delikanlının müziği; o güne dek yapılmış olanların dışında olmalıydı.  "Deniz"i düşün, her mayıs şafağında uzun uzun döverken darağaçlarını... Yaşamanın ne demek olduğunu anlamadan, ölüme koşan gençlerin ülkesiydi bu memleket. 68... 69... 70...71... 72... Türkü tadında yaşamak isteyen fidanların, toprağa karıştığı; denizlerin kuruduğu o zamanlarda söz verdi Ahmet Kaya, yüreği avucunda koşan her bir anneye; adı başka, sesi başka nice yaşıtı adına... Aşkla, umutla vuracaktı sazın teline. İsyankâr günlerin, devrimci gecelerinde; Halk Bilimleri Derneği'nde güzellikten yana her ne varsa, bölüştü. Kitapların sorgusuz alındığı zamanlarda kitlelerin "es"ini, hayatını yakacağı, ardında bir eş bırakacağı "ses"e dönüştürdü.

AĞLAMA BEBEK, UMUT SEN DE HER ŞEY SEN DE….

SAFİYE:

İlk güfte, ilk ayrılığadır.  Umudunun çiçeği, kızı Çiğdem'in annesiyle ayrılığı ardında kalan matemi; kızının özlemiyle yazdığı "Ağlama Bebeğim" umutla isim olur ilk albüme...  Sevdim inanamayacağın kadar seni esmer kız... Her yolcunun, yarene; her müridin mürşide ihtiyacı olduğu bu hayatta; canına canan olacak Gülten Hayaloğlu ile tanışır Ahmet Kaya... Meşk, aşk olur... Yuvasız çalıkuşu ile kafeste kanarya, buluşur bir kavşakta. Dalar şarkılara... İkinci albüm, Acılara Tutunmak olur onlar için...  Hiç yoktan susturuldu şarkımız, olmasaydı sonumuz böyle... 11 Şubat 1999 gecesi gerçekleşen Magazin Gazetecileri Derneği ödül töreni, şarkılarını sazından söküp gitmesinin arifesi olur. O gece ülkesinde son kez sahneye çıkar Ahmet Kaya. Sahnede söylediği son dizeler "Sinsice olmaz gidişim, kapıyı çarpar giderim" olur.

NE CİSMİM KALDI, NE CEFA...

MERAL:

Evli evine gider de, kuşlar yuvaya dönemez. Ölürken bile hasret kalır Ahmet Kaya memleketine. Vakit tamamdır. Bir hazan mevsimi Père Lachaise'de sır olur, toprağa karışır.  Ahmet Kaya’nın sesi kan tarlası gelincik şafağında çınladıkça, müziğinin tüm izleri bu topraklarda kalacaktır.

SAFİYE:

Bir güneşti gördüğüm dağlar ardında 

Uzanıp gittiğim yollar ateşti sanki 

Tuttuğum ellerde dostluk saklı bağrımda 

Yürüyüp gittiğim yollar ateşti sanki. 

Bir volkandı içimizde coşan nehirler 

Coştukça umutlar hep taşardı sanki 

Ne oldu bizim güneşe neden doğmuyor 

Uzun uzak gecelerde sabah olmuyor. 

İşte bizim hikayemiz hep böyle gider 

Umutlar hep gecelerde yol olur gider 

İşte bizim hikayemiz burada biter 

Aydınlıklar karanlıkta yol olur gider

 


 

,

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız