Güncel

Yaşamını yitiren Teoman Uluğ için ne dediler?

Sosyalist hareketin önde gelen isimlerinden Özdaş Teoman Uluğ, Muğla Asri Mezarlıkta toprağa verildi. Uluğ’un cenazesine ülkenin dört tarafından ve yurtdışından çok sayıda arkadaşı katıldı.

5 Mart 2017 Saat: 17:56
Yaşamını yitiren Teoman Uluğ için ne dediler?
Yaşamını yitiren Teoman Uluğ için ne dediler?

 

Sosyalist hareketin önde gelen isimlerinden Özdaş Teoman Uluğ, Muğla Asri Mezarlıkta toprağa verildi. Uluğ’un cenazesine ülkenin dört tarafından ve yurtdışından çok sayıda arkadaşı katıldı.

70’li yılların devrimci Gençlik ve günümüzün sosyalist çevrenin önde gelenlerinden, sosyalist çevrelerin yakından tanıdığı, gerek 70’li yıllarda gerekse 12 Eylül Cuntası döneminde uzun yıllar Metris, Sağmalcılar, Çanakkale ve onlarca cezaevlerinde kalan, direnişçi kimliği, ülkesine ve insanlara sevgisi ve samimiyeti ile herkesin takdirini kazanan Özdaş Teoman Uluğ, Muğla Asri Mezarlık’ta toprağa verildi.

Fethiye’de yaşamını yitiren Özdaş Teoman Uluğ’un cenazesi, vasiyeti üzerine 4 Mart Cumartesi günü, Muğla asri Mezarlık’ta toprağa verildi. Uluğ’un cenazesine ülkenin dört bir yanından ve yurtdışından arkadaşları katılırken, cenazede hem gözyaşı hem de sevgi seli vardı.

Teoman Uluğ her dilde enternasyonal marşı çalınırken, mezarı başında çok sayıda arkadaşı konuşma yaptı. Arkadaşları, Uluğu’n mücadele geçmişi, cezaevi hayatı hakkında bilgiler verdiler. Yapılan konuşmalarda, Uluğ’un, sosyalist hareketin gülen yüzü ve ortak değeri olduğu, ömrünü halkı ve ülkenin bağımsızlık mücadelesine adadığını vurgulandı.

Öte yandan, Uluğ’un ölümü  sol kamuoyunda   büyük üzüntü kaynağı olurken, sosyal medyada yayınlanan mesajlarda adeta sevgi seli oluşturdu.

 

İşte onlardan bazı örnekler…

Yusuf Ziya Şülekoğlu:

Güzel arkadaşım aramızdan ayrılmışsın...Çok üzüleceğimi zaten biliyordun ama inan üzülme kelimesi bile hafif kaldı.. Bilirdik birbirimizi. yüzümüze söylemeye bir türlü fırsat bulamadığımız şeyler kaldı..İlk defa seni utandırmadan(çünkü bunları söylememe izin vermezdin)arkandan konuşacağım.Sen bizim için candın.Sen tanıdığımız en namuslu insanlardan biriydin..Arkadaştın. Kadeştin.Ağabeydin.Siyah beyazdın.Her zaman çalabileceğimiz kapımızdın.Sırdaşımızdın.Her yolda birlikte yürüyebileceğimizdin.Sen dürüslüğünden ve sevgisinden hiç şüphe duymadığımızdın.Seni çok sevdik bilesin.Şimdi,eğer bir yere gittiysen mutlaka kankalarından Sadık Öğe ye rastlarsın. Kucaklaşırsınız..Yine aynı coşku ve inançla aynı cephede döğüşürsünüz. Herkese selamlarımızı söyle.hoşçakal canım arkadaşım. Tekrar görüşebilmek dileği ile....

Hasan Şensoy:

Tanımaktan, birlikte olmaktan devrim yolunu paylaşmaktan gurur duyduğum arkadaşım sevgili Teoman, yaşamın boyunca ideallerimize bağlılığınla örnek bir insan oldun. Yıldızları henüz yeryüzüne indiremedik ama yıldızlarla buluşuyoruz teker teker.

1976 yılında Toptaşı cezaevinde tanıdım seni Uzun yıllar dostluğumuzu kardeşliğimizi sadece güçlendirdi; Sana hoşçakal demiyorum değerli yoldaşım, sevgimizle kal.

Sezai Sarıoğlu:

TEO'nun da (Teoman Uluğ) KALBİ DURDU... HATIRLI HATIRALARI EMANET...

"hayat ne çok şeye benziyor vakitli vakitsiz ölüme toprak bizi çağırıyor, aynaya çarpıp kırılıyor kuş hayat ne çok şeye benziyor çoğu zaman arkadaşade ki TEO"

Türker Demirci:

Dost, kardeş demek olan Özdaş Teoman Uluğ, geçen yıl, hastalığı onu rahat bırakmasa da o Sinan Cemgil'i yalnız bırakmamıştı...Sinan'ı anmak için buluşmuştuk...Teoman'ımızı bugün kanserden kaybettik... Hepimizin büyük bir sevgi beslediği bu güzel insanı, 12 eylül cuntasına boyun eğmeyen dostumuzu unutmayacağız...

Behçet Özaradı

''evet, teo bugün öğlen bizi terk etti. bekliyorduk bekliyorduk da bu kadar koyacağını hesaplamamıştım. hesapsızca devrimi ve devrimcileri seven ve öyle yaşayan, en bilen, en seven, bizden ayrıldı. sevgiyle kal şişko... her muhabbette anılacaksın,ardından kahkahalarla güleceğiz. arkadaşlar, teoman'ı cumartesi öğlen muğla'da, sedat ve ali ferudun arkadaşların yanında toprağa yolculayacağız.''behçet özaradı

Nimet Demir:

Çok eğlenceli, çok sevimli, çok sosyal, çok yönlü bir adamdın Teocum. Devrimciliğini, roman gibi hayatını, koğuş arkadaşlığını o dönemi birlikte yaşadığın dostların anlatıyor zaten. Kendi adıma, seni artık göremeyeceğim, başka hiç kimseye anlatmadığım baaazı sırlarımı anlatamayacağım, bu yaşımda hala birinin bana "yaramaz ufaklık seni" diye hitap etmesiyle yaşadığım neşeyi artık duyamayacağım, seni "şişko dev baba" diye kızdırmaya çalışırken aslında "bana baba güveni veriyorsun" demek istediğimi söyleyemeyeceğim, "naber kız" diye başladığın telefon konuşmalarımızda sana fiziksel sağlığın için nutuklar atamayacağım, bire bin katarak anlattığın anılarını ben de başkalarına anlatırken üzerine bin daha ekleyerek eğlenemeyeceğim için ve daha pek çok şey için çook üzgünüm Teocum. Şadan gibi sana da yetemedik, gittin!Uğurlamaya gelemediğim için çok üzgünüm Teocum. Seni çok özleyeceğim.

Burcu Demirel Şire:

Yenildik. Ailemizin en sol yanı, düşüncelerinin peşinden en güçlü gidenimiz, çoçuk ruhlumuz, Uras'ın dayı diyemediği için ayısı, bizim canımız... Daha ne çok söylenecek sözümüz, senden dinleyeceğimiz anıların, beraber geçireceğimiz zamanlar vardı. Ama olmadı,bu lanet hastalıktan dolayı olamadı. Bir yanımız çok eksik kaldı şimdi. Seni çok özleyeceğiz. Uras ise küçük yaşında hiç aklından çıkmayacağı dayı sevgisiyle büyüyecek. Her zaman onu çok seven dayısıyla... Seni çok seviyoruz. Işıklar içinde uyu canım dayım.

Yılmaz Bektaş:

 Bir anımı paylaşmadan geçemeyeceğim.. 1971/72 sezonunda Haydarpaşa Lisesi'nde okuyordum.. Lise 2, yaklaşık 16/17 yaşlarında.. Ve olağanötesi kötü bir öğrenciydim.. Aklımız fikrimiz, karşımızdaki Hemşirelik Okulu ile az aşağıdaki Ticaret Lisesi'nin kızlarındaydı.. 5000 kişilik bizim okul, "erkek"lerden oluşan koca bir cangıldı..! Ve her akşam üstü, 1,5 saatlik arada, kapı önüne çıkar ve duvarın üstüne oturur, hemşirelerimizle "kesişirdik"..! Ama onlarında öyle masum olduğu söylenemezdi..! Hele aralarına bizi tek düşürmesinler..! Neyse..Böylesi bir atmoferde; gene mavra geçerken kızın biri birimizi çağırdı.. Arkadaşımız gitti.. Ve oradan bir kızın "benle"! -espiri değil ha..- buluşmak istediğini söylüyor.. Tabii ki anında kabul ettim.. Ama 2-3 gün sonra içindi randevu.. Ben ve biz, bu günlerde ne hazırlıklar yaptık..! Yeni ve çok moda takım elbise dahil..(Bu arada, gece okuldan kaçmak çok zor ama bizim için çocuk oyuncağıydı..) ve o gün geldi.. Yatılı olmayan 3/5 arkadaş da, "güvenlik" için dışarda beni takip edecekti..! (Belki de kız beni dövdürebilirdi..) ve biz kaçma aşamasına geldik.. Yollarımız vardı.. Ama tümü kapanmış, dahası en üst kattaki, yatakhanelerin yıkanmasında kullanılan hortumlar bile toplanmıştı.. Evet, bu "muhteşem gün"de ben kaçamıyordum.. Neyse her yere saldırmaya, her kapıyı kırıp dökmeye başladık.. En alt kata indik.. Hiç ışık olmayan yere.. Meşale yaptık, çakmak yaktık vs. vs.. Çok büyük bir kapıya geldik.. Üzerinde devasa bir kilit ve tc'nin mühürü vardı.. Tabii ki kırdık, parçaladık ve kapıyı açtık.. Devasa bir tünelle karşılaşmıştık.. Çok büyük, görkemli ve düzgündü.. Bu arada "gece bekçisi"de geldi.. Diğer arkadaşlar kaçmıştı.. (Kulakları cınlasın, Aziz ve ben kalmıştık..) öyle bir bağırmışız ki, bekçi ortalıktan toz oldu.. Ama biz de 10/15 metreden sonra gidemedik.. Ve ilk defa yenilmiştik.. Hem de çok kötü.. Kös kös yatakhaneye döndük.. Diğer arkadaşlarla toplanıp, oranın keşfini kararlaştırıp, son sigaralarımız için (İTÜ'ye bakan tuvaletimizde) son "birinci" sigaramızı içmeye başladık.. O biçimsiz bekçi gene peydah oldu, ki biz onun o güne kadar varlığından bile haberdar değildik.. Gecenin yenilgisininde etkisiyle Aziz'le ben buna bir kaç tokat atıp, yattık.. Gecede 10 civarına gelmiş, artık her şey bitmişti.. Yattık.. Ve film ondan sonra başladı..Gece 04 gibi uyurken, kafama çok sert bir cisimle vurulması üzerine, yataktan fırladım.. Baktım, Aziz'de kalkmış.. 5 dakika içinde ikimizde Baş md. muvavini Mustafa Çaldağ'ın odasındaydık.. Korktuğumuz tek hoca.. Zaten bizi uyandıranda oydu.. Ve odasında saatlerce, beraberce dayak yedik.. "O kapıyı niye kırmıştık..?!" Muşta gibi kullandığı maksı son vurduğunda ağzımda kan boşandığını hatırlıyorum.. Sonra dayağı bıraktı.. Ama bizi de bırakmıyordu.. Aç ve rezil bir halde saatlerce orada bekledik.. Su bile verilmedi.. Öğlene doğru tam komaya girmiştik, çünkü hem Aziz'in velisi -ki ağabeyi deri sendikacısı çok iyi biriydi..- hem de babam -ki o da pilot olduğu için, uçakla ve uçuş kıyafatleriyle gelmişti..- Aziz; "şimdi sıçtık" dedi.. Ben; "ulan biz ne yaptık ki" dedim.. Elimizi yüzümüzü yıkadılar ve babam "o kapıyı niye kırdınız" dedi.. Ben, "o kapının" diye başladım.. Asker olduğu için küfre şerbetliydi.. Ve olayı doğruca anlattım.. "Ulan bir kızın, belki sadece elini 10 sn liğene tutabileceğim bir kızın başıma açtığı işlere bakarmısınız dedim.. Babam, muhakkak ki bana çok sarılmıştır, ama o zaman ki sarılışını ve "sana/size inanıyorum" deyişini hala unutamam.. Sonra bş md mv. ile saatlerce oturup konuştular.. Çaldağ diğer odada tüm disiplin kuruluyla konuştu.. Babamlar konuştu vs.vs.. Karar; Aziz bundan sonra İst. içinde başka bir lisede( Pertevnihal'e gitti), bense İst. dışı bir lisede öğrenime devam edecektim.. Hemde daha 1-2 ay olmasına rağmen okulların tatile girmesine.. Gelelim sadede; o kapı bir tünelmiş.. Ve direk Selimiye Askeri kışlasına açılırmış.. Ve o dönem okulumuz mezunu, tüm türkiye'li devrimcilerin onuru; MAHİR ÇAYAN oradaymış.. DENİZ GEZMİŞ'lerin asılmasını, o gün protesto eden tek okul (aydınlıkevler lisesi de var diyorlar..bilemiyorum...) olarak bizlerden bunun beklenmesi çok doğaldı.. Keşke bilsek ve onun için yapsaydık..Size bir de ülkemizden "tünel..Not 1: Haydarpaşa Lisesi derken, şimdiki Marmara Üni. Merkez binasını kastediyorum.. Geçen okulumun resmini çekmeye çalıştırken, yasak olduğunu öğrendim.. "Ben bu okulun ciğerini bilirim.." Demedim.. Gülümsedim..Not 2: Defalarca Selimiye'de yattım.. Aklıma hep geldi ama tünelin ucunu bilsen bile, o taşları geçmenin imkansızlığı aşikar..Not 3: DENİZ GEZMİŞ, mezun değildir. Son sene Kadıköy Anadolu Lisesine geçmiştir..Not 4: Mustafa Çaldağ hocamız iyi bir TÖS'lü idi ve sonra oadan Atatürk Eğitim Enstitüsüne müdür olarak atandı.. Bizi sıkıyönetime almak istemişler, okuldaki hocalarımızla direnmiş.. Hepsine saygılarımla...

Kerim Eren:

Bu dünyadan götürebileceklerimiz son derece sınırlı... İyi dostlar biriktirebilmeyi başarabilmişsen, birkaç kırmızı karanfildir payına düşen, yok geldiğin gibi gidiyorsan onu da bulamazsın, sadece hocanın duası... Bu karanfiller senin için TDY'li Teoman, uğurlar olsun, önce gidenlere selam götür...

Mehmet Ulusoy:

Sevgili S. Biber...Ne yazık ki Teoyu kaybettik, artık sadece anılarda kalan bu gülüşler ve söyleşilerimiz hep hatırlanacak...Giden sadece Teo değil, giden bir kuşağın hatıralarıdır aslında..

Süleyman Özcan

sevgili teo! az önce duydum!: gitmişsin! hoşca kal demişsin! yalanınımı yiyeyim! diyorlar ki!:ışıklar içinde uyu!ışıklar içinde uyu!:yalanlarınızı yiyeyim!safi karanlık olduğunu biliyorum!:biliyorum!:hiçbir şeyden geldikgidiyoruz hiçbir şeye!hiçbir şeydikyine hiçbir şeyiz!yalnızca sevdiklerimiz kaldı geriye!:karanlıktan geldikgidiyoruz karanlığa!: siz ey dalgalar!:neden okyanuslar çaresizdir yeşile!ki biz köylü çocuğuyuz nevres'letopraksı bir öfketopraksı bir kör kinle!:iyiliğine tutun teogüzelliğine!:çakılıp kalma haydarpaşa lisesi'ne!-ki biz turgut reis'liyiz!:-ki hoşca kal demesen deseviyoruz seniizninle!:

ulan hergele!

yoldaşların taşısın seni!

Recep Bayram:

Kim demiş bu mecra sanal diye. Saygıyla yasını tutup, ölene kadar unutmayacağım seni ,sevgili dost!

Mehmet Özgen

''Onu dinlerken, eğer konunun öznesi siz değilseniz, olayın aynen onun anlattığı gibi vuku bulduğuna inanmakta hiçbir kuşku duymazsınız. ama en önemlisi aşkı için menekşe bahçesi yaratan adamdı o.. demir ranzasının üst katında.. Renk renk menekşeleri yaratan adam. Her renk sevginin ve aşkın renkleri.. Mor menekşeler, sarı menekşeler, mavi menekşeler, gülümseyen menekşeler, hüzünlü menekşeler.. o kadar güzeller ki.. karşı ranzada teo.. menekşeleri yattığım yerden görebiliyorum.. kalktığında onları nasıl izlediğini, sularken onlarla nasıl konuştuğunu.. bir tanesi vardı ki en güzeliydi.. ona bakarken sevdiğini görüyordu sanki.. Aklıma Aragon gelirdi o anlarda. “Senin için gülü yaratacağım” diye yazmıştı Elsa’ya.. o ise menekşe bahçesi yaratmıştı. koğuşun orta yerinde mazgala yakın.. Aragon’dan daha mı büyüktü sevgisi? Yoksa aşka susamışlığı mı yoğundu?'' /Yayınlamadığım kitapta Teo'yu anlattığım bölümden…

Oya Güler Gözlügöl

Tansiyon problemimi bir serumla kısmen hallettim. Saat 1 gibi ben de düşüyorum peşinize.Teoman' ı bekletmez olmaz :( Sabah Muğla'da buluşuruz.

Cuncuk Dayday

Keşan Halkevinde,küçücük bir kızken ; her anlattığını belleğime kazımaya çalıştığım ve hep '' Teoman Abinin bilmediği birşey var mı acaba '' diye düşündüğüm,çocuk saflığı derecesindeki dürüstlüğüne,mertliğine hayran olduğum Abim,Dostum,Yoldaşım,son zamanlarında ise çocuğum gibi hissettiğim Teoman'ı kaybettik :(  4 mart cumartesi günü ikindi vakti, kendi isteği doğrultusunda Muğla'da Sedat Abimin (Beceren) yanında toprağa vereceğiz Teoman'ı... Güle güle içinde küçücük bir çocuk saklı koca adam. Şadan'a Sedat Abime ve diğer yoldaşlara selamlarımızı götür. Seni hiç unutmayacağım ikimiz de biliyoruz :(

Şahin Aybey:

Uğurlar ola Teoman. Tam da istediğin gibi bir tören oldu. Hasta Siempre Comandante şarkısı eşliğinde, yoldaşlarının konuşmaları, seninle anıları. Gerçi bazıları gereksiz propaganda konuşmaları yaptı ama olsun o kadar. Enternasyonal marşı da vardı. Beşiktaş atkısı mezarında. Çok katkılı bir tören oldu.Yapamadıklarımız için kusura bakma. Oradakiler anlamasa da sen biliyorsun. Uğurlar olsun…

İsmail Yaman

Seni sonsuzluğa uğurladık bugün.O kadar çok yoldaşın vardı ki.Toprağın ve yağmurun bol olsun ki atomların bize çiçek,ağaç,kelebek olarak çabucak dönsün.Bilincin ise hep anılarımızda yaşayacak.Seni çoook özleyeceğiz.

Erol Soğancı:

Türkiye'nin her yerinden ve Yurtdışından gelen Akrabaları, Arkadaşları, Yakınları, Dostları, Özellikle de Yoldaşları Özdaş Teoman Uluğ u dün Muğla'da sıra dışı bir şekilde; #Enternasyonal marşı, Şiirler, konuşmalarla #AliFerudunCEYLAN ve #SedatBECEREN yanında O'na yakısır şekilde uğurladık. İstanbul'da Behçet Özaradı, Muğla'da #NevrezYıldız, Fethiye'de son anına kadar yanında olan Savaş Tanç, Naci Dinçer, #YükselTANÇ ve #MehmetUYSAL hayatında önemli yer tutan arkadaşları idi.  #ÖzdaşTeomanULUĞ ve diğer devrimciler yaşamları boyunca büyük bedeller Ödemiştir. Bu ödedikleri bedel boşuna değildir. Onların mirasını devralanlar Tek Adam Rejimine geçmek isteyen, Diktatörü zorluyor. Dost ve Düşman şunu bilmelidir ki Emperyalist Kapitalist Sistem, Dünya ve Türkiye Burjuvazisi ve Temsilcileri ve yandaşları ne yaparsa yapsın Gençlik, İşçi Sınıfi ve diğer Ezilenlerin örgütlü Sınıf mücadelesi ile Kanırta kanırta Devrim olacak, Türkiye ve Dünya'da Sömürüsüz, Eşit ve Özgür yaşam olan Sosyalizm mutlaka kurulacak. Muğla'daki tüm toplumsal etkinliklerin örgütlenmesinde olduğu gibi bizim Cenazemizde de Hayri Sucu nun çok önemli rol üstlendiğini belirtmemiz gerekir.Özdaş Teoman ULUĞ'un Cenazesinde bulunanlar bu gerçeklerin bilinci içerisindedirler. Işıklar yoldaşı olsun. Anıları ve mücadelesi yolumuzu aydınlatsın.

Hasan Karabulut:

Onca zorluklara göğüs gerdin, bütün engelleri aştın ama bir türlü bu illet hastalığın hakkında gelemedin be abi. Zamansız bir yolculuk oldu. Hep yüreğimizde yaşayacaksın. Işıklar yoldaşın olsun.

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız