Kültür

17 nisan 1940 bozkırından gelen imece ışığı

"Acı acı gülmek" deyimi ile "Ağız dolusu gülmek" deyimi arasında ince bir çizgi var.

22 Nisan 2019 Saat: 12:56
17 nisan 1940 bozkırından gelen imece ışığı
17 nisan 1940 bozkırından gelen imece ışığı

HASAN OĞUZ BİLGEN

"Acı  acı gülmek" deyimi ile "Ağız dolusu gülmek" deyimi arasında ince bir çizgi var. Bu coğrafyanın aklınıza gelebilecek hemen her alanında gelinen yer, siyasal egemen gücün aktörlerinden seçmenine dek bulaşan pişkin-cıvık profil, nobran-agresif kişilik yapısı, şimdilerde bu deyimleri  insana sıkça anımsatır oldu. Sulu profilin pişkinliği yoksullara, kadınlara, emekliye bir yandan açlık, bir yandan ölüm acısı yaşatarak bedel ödetiyor... Baskılanan, işssiz bırakılan, üstüne üstlük alay edilen şu toplumda hangi insanın, hangi olayın arkasında acı yok ki?!
17 Nisan 1940 tarihinde ilgili yasa ile kurumsallaşan, ardısıra ülkenin değişik kırsal/bakir alanlarında kurularak yaşama geçirilen Köy Enstitüleri'nin çarpıcı öyküsü de, Meriç'te 1948'de ilk derin devlet komplosunun eseri olan Sabahattin Ali cinayeti gibi Anadolu insanın eski acılarından.
.   .   .
Kitaplarda yazılı kuru bilginin ezberlenmesi, belletilmesi, tekdüze yinelenmesi ile ilgisi olmayan, tersine bilginin işlikte, deney ve uygulama alanlarında sorgulanmasının ve doğrulanmasının öyküsü 1940'da başlamadı elbette. Emperyalistler arası birinci paylaşım savaşı koşullarında İstanbul-Moda, Kastamonu gibi çok az sayıda öğretmen okulunda geleneksel eğitim modeli ile klasik öğretmen tipi yetiştirilmektedir. İttihat Terakki iktidarından aldığı yetki ve destekle, Moda'daki okulda "Eğitimde Reform" düşüncesi ile kendi kişisel bilgilerini uygulayan dönemim eğitimcilerinden Satı Bey'dir.
Satı Bey, okuluna kaydettiği İsmail'in adına Hakkı'yı ekler; ürkek öğrenci İsmail Hakkı olarak tahta sıralardan birine ilişir. Bu Rumeli çocuğu, yıllar sonra İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç olarak anılacaktır. Mezuniyet sonrası, 1918 Eylül sonunda eğitim ve araştırma amaçlı Almanya'ya gönderilir. Savaş ortamında ortalık karışıktır. Orada Spartakistlerin devrimci eylemine, savaş karşıtı Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg'un kapitalizmin barbarlarınca katline tanık olur.
Oradaki eğitbilim arayışlarını izler; Kerschensteiner'in "Teknik eğitimin ilk gereği, gözün ve elin eğitilmesidir. Sistem pratiğe dönük olmalı, bilgi yükü azaltılarak, niteliği ve yapabilme yeteneğinin önü açılmalı" önerisini aklına yazar. Dönüş vapurunda Vedat Nedim'le, önemli eğitim araştırmaları yapan Ethem Nejat'la konuşur, tartışır. "Mesut Köy" adlı bir ütopyası olan E.Nejat, Mustafa Suphi ve ondört yoldaşıyla birlikte 28 Ocak 1921'de Karadeniz'e açılmaları zorlanarak, bir taka içinde katledilirler. İsmail Hakkı'da korkunç bir dehşet duygusu uyandıran bu devlet kumpası, yüreğinde ince bir bıçak yarası gibi yer eder. Belleğine işleyen sarsıcı ayrıntı ise, Kemalist egemen yönetimin otoriterliğine ve kendisinden başkasına yaşam hakkı tanımayışına ilişkin kocaman bir soru işaretidir.
1924 yazında, ülke ziyaretinde John Dewey'in "Eğitimin özü öğretmendir. Öğretmenlik mesleğinin yetkinleştirilmesi başlangıç olmalıdır" saptaması, onda "Enstitü" düşüncesinin kilit taşını oluşturur. İsmail Hakkı iki kez daha inceleme amaçlı Avrupa'ya gönderilir. Bavyera'da Kır Eğitim Yurdu'nu uygulayan Lietz "Tarım, yapı ustalığı, terzilik, çiftçilik, demircilik, marangozluk gibi işlerin çocukları üretici yurttaş yapacağını" vurguluyordu.
Genel anlamda eğitbilim ve özelinde iş eğitimi konularında araştımacı, pedagog, eğitimci Dewey'dan de yararlanır.
Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in de üzerinde çok çalıştığı "Enstitü" tasarısı, gerekçesi ile 17 Nisan 1940'da, gerici-tutucu vekillerin ciddi bir etkisi altında olan İsmet İnönü'nün de -pek gönüllü olmasa da- hasbelkader desteği ile Meclis'te onaylanır.
.   .  .
İlköğretim Genel Müdürü İ.Hakkı Tonguç'a göre "Köy eğitiminin amacı, güçlü yurttaş, yeni sosyal bilinçte insan ve ülkenin siyasal, ekonomik, kültürel gelişmesini omuzlayacak, doğaya tutsak değil ona egemen olabilecek iş ve üretim insanı yetiştirmek olmalıdır." Kitabi bilginin ezberlenmesine ve depolanmasına önemsemeyen, uygulamalı öğrenmenin sürekliliğini benimseyen Enstitü sisteminde, yeni insanı yaratacak olan kitap öğretimi veren klasik okul değil, gözü ve eli eğitecek, sorgulatacak, araştırtacak, üretken eğitimi verecek iş okuludur.  
Karma eğitim Türkiye'de ilk kez Köy Enstitüleri'nde uygulanır.
Bu anlayışa ve uygulamaya göre, erkek arkadaşlarıyla aynı sıralarda oturamayan, aynı masalarda gülerek, şakalaşarak yemek yemeyen, yiyemeyen kız öğrencilerin yaşamı ileri, çağdaş ve eşitlikçi bir yaşam değildir. Geleneksel ayrı gayrı ve yasakçı yöntemler geri, ilkel ve insan onuruna yakışmayan yaşam biçimidir.
*  İş eğitimi bireye, iş görme, olayları anlama, dünyayı tanıma olanakları yaratarak, köyün, köylünün gereksinimi olan öğretmeni iş içinde, iş aracılığı ile eğitme eylemidir.
*  Klasik eğitim öğretimin geleneksel ders saatlerinde iş, deney bir araçtır. Amaç üretmek değil, bilgi edinmek, bilgiye ulaşmak, bilgiyi depolamaktır.
*  Geniş anlamda iş ilkesinde ise iş, yine bir araçtır; ancak, burada nihai amaç kuru öğrenmenin de ötesinde üretmektir. Yapılan işten ürün almak, yararlanmak, haz almak, beceri ve meslek edinmek, yetenek/ustalık, sorgulayan, analiz eden, gözlemleyen bir kişilik kazanmaktır.
*  Enstitülerde eğitimin öğretimin üretme, araştırma, uygulama amaçlı oluşu, o okulların işliklerinde, dersliklerinde yaşama geçirilen iş eğitiminin temel ilkelerindendir.
*  Köy Enstitüleri'nde bir iş, bir uğraş, bir deney eğitici, öğretici bir üretimle sonuçlanmadıkça boşa zaman harcamaktan başka bir anlam taşımaz. Bu anlamda, üretime dönüşmeyen, uygulanabilirliği olmayan bilgi soyuttur. Göreceli bir kavramdan öteye geçmez. Bilgi, tohum ekmek, ürün biçmek, duvar örmek, bir tahtayı çakmak, fidanı aşılamak, arıcılık yapmak, bir müzik aletini çalmak, horon oynamak, türkü söylemek gibi somut olmalıdır.
*  Sözün kısası, "Köy Enstitüleri'nde uygulanan en geniş anlamda ve üretim amaçlı iş ilkesi, iş içinde, iş aracılığı ile iş için eğitimdir." (Tonguç)
1946 yılına dek, çağdaş ve ileri eğitim modeli, TBMM'nde gerici-kafatasçı, feodal eşraf temsilcisi partilerin kara çalmalarına, yıpratmalarına, kaynattıkları onca cadı kazanlarına karşın eksiksiz sürer. Başbakan İsmet İnönü, esnek Atatürkçü söylemlerle H.Ali Yücel'in ve İ.Hakkı Tonguç'un arkasında durur. Bir başka deyişle, durmak zorunda kalır.
Tam da burada... Olağan koşullarda ve normal süresi içinde, 1948 yılında yapılması gereken genel seçimlerin 1946 yılı temmuz ayına alınmasının açıklamasını siyaset/toplum biliminin uzmanlarına bırakacak olursak, "Enstitü Ütopyası"nın yaşama geçirilmesi, Meclis'te kızlı-erkekli karma eğitime ahlaksız dedikodular üretilmesinin, okutulan dünya klasikleri ile komünizm propagandası yapıldığı yaygarası dışında kayda değer bir engelle karşılaşmaz.
1946 milletvekilliği genel seçimlerini CHP büyük bir çoğunlukla kazanmasına karşın, 1945 yılında kurulan muhalefet partisi Demokrat Parti, 66 milletvekili ile TBMM'ne girerek kendi çapında bir başarı gösterir. Bu, o güne dek süren tek partili Milli Şef döneminin tartışmasız, alışılmış geleneği için alışılmadık bir durumdur. Yine bu alışılması ve kabullenilmesi zor gerçekliğin, hem Milli Şef'in CHP iktidarı, hem de Köy Enstitüleri için bir milat ve de sonun başlangıcı olduğu ilerleyen günlerde daha iyi anlaşılacaktır.
Şükrü Saraçoğlu hükümeti çekilir, onun yerine Recep Peker hükümeti kurulur; buraya kadar herşey yine normal, olağan görünümdedir.  "Ancak yeni hükümetin kurulmasından sonra, sanki demokrat, ilerici, dünyaya aydınlık gözle bakan Atatürkçü bir parti iktidardan düşmüş, yerine gerici, karanlığa yönelik, tutucu, Atatürk ilkelerinden ödün vermeye hazır başka bir parti iktidara gelmiş gibi bir hava esmeye başlar."(x)
1950 yılı mayıs ayına dek süren, ülkenin sırtından atmaya çalıştığı üretim biçiminin yobazlığının, gericiliğinin yeniden serpilip geliştiği, uygun parlamenter zemin bulduğu bu dönemde, yurtsever, ilerici, aydınlanmacılara saldırılmış, Kemalist yenilenmenin burjuva anlamda da olsa demokrat ve devrimci kazanımları geriletilmeye, ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Bunların başında elbette Köy Enstitüleri gelmiştir. Enstitü kurumlarında uygulanan çağdaş, demokratik ve aydınlanmacı eğitim amacından saptırılmış, öğretmenleri görevlerinden alınmış, yerlerine DP yandaşı, tutucu ve yobaz memurlar atanmıştır.
İlerleyen günlerde Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kapatılmış, Hasan Ali Yücel bakanlıktan, İsmail Hakkı Tonguç İlköğretim Genel Müdürlüğünden alınmıştır.
"O güne kadar toprak reformunu dilinden düşürmeyen, 'Köy Enstitülerini Cumhuriyetin eserleri içinde en kıymetlilerinden sayıyorum' diyen Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bile toprak reformunu ağzına almaz, Köy Enstitülerine dönüp bakmaz olmuştur." (x) (agy)
Durum böyle olur, yiğidin göğsüne ve dahi sırtına apansız çifte hançer saplanır da, dünya klasiklerinin okunması, Sabahattin Ali öyküleri, şiirler, toplu oyunlar, müdürlü hademeli demokratik toplantılar, konferanslar, kitap tanıtımları, elle yazılan okul gazeteleri, gezi, gözlem ve tartışmalar yasaklanmaz mı? Sonuçta Enstitüler ezbere boğulmuş klasik kitap okullarına dönüştürülmez mi?
1947 yılının, havanın kurşun gibi ağır olduğu, sonu belirsiz puslu bir kasım gününde, yapılan hoyrat ve haksız uygulamalara dayanamayan, itiraz etmeyi, yanlışı söylemeyi, eleştirmeyi ve karşı çıkmayı öğrenmiş yüksek bölüm öğrencilerinin İlköğretim Genel Müdürü ile tartışması kanıt gösterilerek, Enstitülerin "zararlı ve bozguncu nümayişçiler yetiştirdiği" kararına varılır.
Hemen ardından zaten ilerci, demokratik hiçbir esprisi kalmamış olan Köy Enstitüleri tamamen kapatılır.
Tarih 26 Kasım 1947'dir. "Milli Şef" İsmet İnönü Reis-i Cumhur ve dahi CHP iktidardadır. Saygıdeğer, pek bir "vatanperver", "milli şuur" sahibi, kibar vekil beyfendiler Meclis'in rahat koltuklarında oturmaktadırlar...
Hasan Oğuz Bilgen, 17 Nisan 2019, Dağlararası-Soğuksu
  
(x) Mehmet Cihangir, Köy Enstitüleri Amaçlar-İlkeler-Uygulamalar. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı. Sf. 108
      Kaynaklar:
  *  Büyük Oğul Efsanesi, Tonguç'un Romanı. Bilgi Yay.
  *  Köy Enstitüleri, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı.
  *  Engin Tonguç, Umut Yolu. Sergi Yayınevi
  *  Köy Enstitüleri ve Ötesi, Mahmut Makal. Çağdaş Yay.
  *  Köy Enstitüleri, Can Dündar. İmge Kitabevi
  *  Köy Enstitüleri Üzerine, Sabahattin Eyuboğlu. Cem Yay.
  *  Köy Enstitüleri Yılları, Talip Apaydın. Çağdaş Yay.
  *  Hasan Ali Yücel, Yazıları-Konuşmaları. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı.
  *  Gönen Köy Enstitülü Yıllar, M.Emin Aytan. Y.K.K.E.Derneği Yay.
  *  Kavacık Köyünün Öğretmeni, Fakir Baykurt. Literatür.

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız