AÇIKLAMANIN VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ!

https://youtu.be/i8AobRf1t5E

Kardeşini ararken 50 km ilerideki kimsesizler mezarlığına defnettiklerini öğrendiklerini dile getiren abla Şimşek, "Ayşenur devrimciydi, bu suçun karşılığı katledilmekti" dedi. Gözaltında kaybedilenlerin halk kahramanı olduğunun altını çizen abla Şimşek, mücadeleden vazgeçmeyeceklerini vurguladı.

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilenler için hakikat ve adalet arayışını sürdüyor. Kayıp yakınları 826. hafta eylemlerini 26 yıl önce gözaltında kaybedilen Ayşenur Şimşek için düzenledi. Covid-19 salgını nedeniyle online düzenlenen açıklamada kayıp yakınları, ne kayıplarının akıbetini sormaktan ne de kayıplarla buluşma ve hafıza mekanı olan Galatasaray Meydanı'ndan vazgeçeceklerini kaydetti.

ŞİMŞEK: BİZ ONU ARARKEN 50 KM İLERİDE KİMSESİZLER MEZARLIĞINA DEFNETMİŞLER
İki buçuk ay boyunca Ayşenur Şimşek'i arayan Şimşek ailesi adına abla Fatma Şimşek söz aldı.

Tüm arama ve başvurulara yanıt alamadıklarını kaydeden Fatma Şimşek, "Oysa bir ay önce babam karakola çağırılıp, 'kızın teslim olsun yoksa onun için hiç iyi olmayacak' diye tehdit edildi" dedi.

Ayşenur'un katledildiğini Milliyet'te yer alan bir haberde öğrendiklerinin altını çizen Şimşek, "2 buçuk ay sonra onu bulabildik, kimsesizler mezarlığına defnedilmişti. Ankara'da onu yoğun bir şekilde ararken 50 km uzaklıktaki Kırıkkale'de kimsesizler mezarlığına defnedilmişti. Karanlık bir dönemdi, faili belli olan ama adına 'faili meçhul cinayetler' diyerek katillerin korunduğu, kollandığı bir dönemdi. Faili belliydi. 'Bin kişilik ölüm listesini' yapan sonra da kendi oluşturduğu yapılardaki katillerle gerçekleştiren devletin ta kendisiydi" diye konuştu.

'AYŞENUR DEVRİMCİYDİ'
Devletin karanlık yüzünü kardeşi Ayşenur'u aradıklarında gördüklerinin altını çizen Şimşek, şöyle devam etti: "Ayşenur bir devrimciydi. Devrimci kimliğiyle halkına hizmet etmeyi görev edinmişti. Ayşenur yoksulluğun, adaletsizliğin olmadığı dünyadaki kaynakların tüm insanlar arasında eşit bir şekilde paylaşıldığı bir düzeni savunuyordu. En temel demokratik hakların savunucusuydu. Bu güzel düşünceler devleti yönetenlere göre suçtu. Bu suçun karşılığı bu düşünceyi savunan insanları katletmekti." 

Ayşenur ve tüm yoldaşlarının halk kahramanları olarak anılacağını vurgulayan Şimşek, kayıpları aramaktan ve hesap sormaktan vazgeçmeyeceklerini dile getirdi.

OCAK: 26 YILDIR AYŞENUR VE KAYIPLARIMIZ İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ
Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ı 21 Mart 1995 günü aramaya başlayan Ocak Ailesi de mücadelelerini kızlarını arayan Şimşek ailesiyle birleştirdi. Ağabey Hüseyin Ocak, bir heyetle İstanbul'dan Ankara'ya gittiklerini dile getirdi. İHD'de açlık grevi eylemi yaptıklarını hatırlatan Hüseyin Ocak, Ayşenur Şimşek'in arkadaşları ve ailesinin de onlarla birlikte oturmaya başladıklarını söyledi.

12 Nisan'da Milliyet'te yayınlanan habere işaret eden Ocak, "Ayşenur çok ağır işkence görmüştü ve yakın mesafeden ateşli silahla öldürüldüğünü söylüyorlardı" dedi. Aradan 26 yıl geçmesine rağmen Ayşenur ve tüm kayıplar için mücadeleye devam ettiklerinin altını çizen Ocak, "Unutmadık, affetmiyoruz" diye vurguladı.

'ADALET İSTEMEKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ'
826. haftanın basın metnini Türkan Ocak okudu. Bir kez daha yargı makamlarına Ayşenur Şimşek'in kaybedilmesi ve işkence sonucu katledilmesi ile ilgili sorumluları belirleyecek ve cezalandırılmalarını sağlayacak nitelikte bir soruşturma bulunmaları için çağrı yapan Ocak, "Kaç yıl geçerse geçsin biz Ayşenur Şimşek ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten, 127 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.

NE OLMUŞTU?
27 yaşındaki Eczacı Ayşenur Şimşek Ankara'da yaşıyordu. 90'lı yıllarda sağlık emekçilerinin örgütlenme çalışmalarının içinde yer aldı. Sağlık-Sen Ankara Şubesi Kurucu Başkanı oldu. Bu çalışmaları yürüttüğü sırada iki kez gözaltına alındı ve ağır işkence gördü.

Ailesini defalarca telefonla arayan kişiler "Bu işleri bırakmazsa sonu kötü olur" diyerek tehditlerde bulundu. Hakkında yakalama kararı çıkartılan Ayşenur'un babası iki defa karakola çağırılarak "kızın gelip teslim olsun yoksa onun için hiç iyi olmayacak" diye tehdit edildi. Ailesi son olarak 24 Ocak 1995 tarihinde Ayşenur'la görüştü ve o tarihten sonra kendisinden bir daha haber alınamadı.

Bunun üzerine emniyete, savcılığa ve İçişleri Bakanlığı'na başvuran aileye "Kızınız gözaltına alınmamıştır" denildi. Tüm yasal girişimleri sonuçsuz kalan aile, 21 Mart 1995 tarihinde yaptıkları basın açıklaması ile bir arama kampanyası başlattıklarını duyurdu. Kampanya devam ederken 11 Nisan 1995 tarihli Milliyet gazetesinde, Kırıkkale'de bulunan bir kadın cenazesi haberi yayımlandı. Bu haber üzerine Kırıkkale Savcılığı'na başvuran aile, 12 Nisan 1995 tarihinde kızlarının bedenine Kırıkkale Kimsesizler Mezarlığı'nda ulaştı.

Otopsi raporuna göre 28 Ocak 1995 tarihinde öldürülen Ayşenur Şimşek'in bedeninde işkence izleri vardı. Kafasından ve göğsünden ateşli silahla yakın mesafeden vurularak öldürülmüş ve cansız bedeni 29 Ocak 1995 tarihinde Kırıkkale yolu kenarında bulunmuştu.

Daha önce gözaltına alındığı için emniyette parmak izi bulunmasına rağmen Ayşenur'un cansız bedeni üç hafta boyunca morgda bekletildikten sonra ailesine haber verilmeden "kimliği meçhul kişi" olarak Kırıkkale Kimsesizler Mezarlığı'na defnedilmişti.

26 yıldır Ayşenur Şimşek dosyasında etkin bir soruşturma yürütülmedi. Ayşenur'u kaybedenler, işkence ile katledenler cezasızlık zırhıyla korundu. Yargı makamları "delilleri değerlendirme ve suçu niteleme yetkisi"ni kullanmadı.