Kültür

DEMİRCİ ARİF USTA'DAN ŞANTİYECİ MEHMET YILDIZ'A - 2

Sana ısrarla, inatla sarılan ellerimizi yumuşacık bırakışının ve ardından her birimizi öksüz bir çocuğun dünyalarına bırakışının üzerinden elli altı gün geçti bile…

19 Ekim 2017 Saat: 13:05
DEMİRCİ ARİF USTA'DAN ŞANTİYECİ MEHMET YILDIZ'A - 2
DEMİRCİ ARİF USTA'DAN ŞANTİYECİ MEHMET YILDIZ'A - 2

Sıcağı sıcağına, o günlerde sana ilk seslenişimdeki “renkli/çiçekli gündemlerde buluşmak” dileği meğer ne iyimser bir dilekmiş!..

Kapkara dipsiz bir boşluk, işgücünü/kafa gücünü satarak geçinmeye çalışanlar, bilim ve düşün insanları başta olmak üzere toplumun tüm değer birikimlerini, tüm üretim varlıklarını tüketmeye devam ediyor.  Ortalık vıcık vıcık yolsuzluk, adaletsizlik… İşsizlik, yoksulluk, her cinsten her sınıftan cinayetler bir o kadar…

Ne ki, geçmişten bu günkü alacakaranlığımıza ışık tutan, yürüdüğümüz zorlu yolları kolay kılan, içimizi ısıtan tarihler, olaylar, anılar da yok değil.

Kimi pembe tablo ressamlarının, kimi yüzsüzlerin keyfini kaçıracak olsa da (Umarım kaçırır…) “Ekim 1917” tarihinin üzerinden yüz yıl, “18 Ekim 1967”den günümüze de elli yıl geçmesine karşın, şimdilerde işini aşını, sağlık, eğitim, barınma ve de gelecek hakkını isteyen insanlara yapılanlara/ yaşatılanlara inat, her iki tarih de umutlarımızı tazeliyor. 

Tam yüzyıl önce, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği adı altında toplanan on altı kuzey ülkesinde cehaleti, işsizliği, yoksulluğu dize getirecek, tüm zamanların hiçbir kapitalist ülkesinde gerçekleştirilemeyen “eşit ve adil yurttaşlık” temelinde eğitimli-sağlıklı-birikimli bir halkı, bir sanat ve bilim toplumunu yaratacak olan bir devrim yapılmıştı.  

Sevgili Mehmet, o yıllarda biz henüz hayatta yoktuk;  ancak o günleri yaşayanlar, dünyada ilk kez, "eşit vatandaşlığın" beslenmeyi, eğitimi, insanca yaşamayı hak eden bir halkın içinde nasıl yeşertildiğini, her çalışanın yılda en az bir ay tatil yapışını, sekiz saatlik adil çalışmanın uygulanışını, ilerleyen yıllarda iş gününün yedi saate düşürülüşünü, yine dünyada bir ilk olarak mesai saatlerinde ulaşımın ücretsiz yapılışını, Sovyet bilim insanlarının, yazarlarının -Nobel dahil- aldıkları ödülleri, sporcularının, kozmonotlarının ulaştıkları başarıları ve rekorları elbette gördüler.

Bize ise, 1990’larda, açlığın ve yokluğun sırtını yere getiren, üretilen değerleri ve yaşamın her alanını, yaratılan tüm nimetleri eşit paylaşan Birlik halklarının IMF ve Dünya Bankası kapılarında nasıl dilenci yapıldığının, Birlik Cumhuriyetleri’nin nasıl piyasalaştırıldığının, mühendis, doktor, öğretmen, piyanist, balerin kadınlarının dünyanın kapitalist baronlarına nasıl seks kölesi olarak satılışının tanıklığı kaldı.

Önümüzdeki kasım ayının ilk haftasında, onurlu insanlar, eğitimi, aşı işi ve geleceği hak edenler,  Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni, egemen düzene ve dayattığı cehenneme inat elbette heyecanla anacaklar. Biz de, belki seninle bu konuyu daha uzun konuşma fırsatı bulabiliriz.   

Sana açmak istediğim ikinci olayın gerçekleştiği tarihte ikimizde hayattaydık... Sen, büyük olasılıkla Ilgın’daydın ve ilkokula gidiyordun.  Tarih 18 Ekim 1967 idi;  yani bundan tam elli yıl önce… O tarihte ne mi oldu? 

Ne olduğundan önce bu evrensel olayın yine, o yılların Sovyet bilim insanlarınca gerçekleştirildiğini söylemeliyim.  Hani şimdilerde sanal alemlerde daldan dala atlamalar, konudan konuya “beğen”meler, "tık"lamalar var ya! Hani şu, “internet hadisesi” yani... Hani bir de tüm bu gelişmeleri, bu teknolojiyi insanlara bir lütufmuş gibi sunan aç gözlü iletişim tekellerinin devasa tekel karları… 

Bu vampirlerin insanların sırtından semizlenmeleri anlatmak istediğim.  İçine ettikleri, karalaya karalaya bitirdikleri, yine Sovyetler Birliği’nin bilim insanlarının buluşlarını, ürettiklerini işlerine geldiği gibi kullanmaları sayesinde.

Gelelim olayımıza:

18 Ekim 1967’ tarihinde, Sovyetlerin Venüs gezegenine programlayarak, 12 Haziran 1967’de fırlattığı Venera 4 adlı uzay aracı hedefine ulaşır.  İlkel bir paraşüt düzeneği ile yavaşlar, yine bu günün teknolojisine göre ilkel sayılabilecek barometre, radyo altimetre, termometre, atmosfer yoğunluğunu ölçmeye yarayacak bir özel cihaz ve de gaz analiz cihazı taşımaktadır. 

Tüm cihazlarını bir düzen içinde gezegenin yüzeyine indirmeyi ve yine bu düzenekten gelen verileri bağlı bulunduğu Sovyet yeryüzü istasyonuna ulaştırmayı başarır.  

Venera 4, başından beri kullandığı hidrojen ve oksijen stoğu tükeninceye, kozmik ışın ve yüklü parçacık algılayıcısı manyetometre görev yaptığı sürece, gezegenin atmosferinin bileşimine, kapsama alanına alabildiği bölgenin fiziksel ve kimyasal özelliklerine dair bilgileri yeryüzü istasyonu ile paylaşır. 

Gerçekleştirilen bu işlem, dünyada ilk kez gezegenler arası yayındır. 

Yıl 1967'dir... O yılların, yine dünya kapitalist egemenlerinin borazanı işlevini gören basın ve yayın tekelleri, uzayda sosyalist bir ülke tarafından gerçekleştirilen ve insanlığa armağan edilen bu başarıyı görmezden gelir. 

Sevgili Mehmet, Avrupa’da Gregoryen takvimi olarak bilinen miladi takvimin kasım ayının yedinci/sekizinci günü ile örtüşen, dünya işçi sınıfının ve emekçi halklarının yüz akı büyük Bolşevik Devrim’in yüzüncü yıldönümünde görüşmek üzere… 

Hoşça kal mahçup ve ince adam.

Demirci Arif Usta, 18 Ekim 2017, Sıcakdere.  

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız