Kültür

Füsun Demirel: “Tek bir arzumuz var; insanca yaşamak! Bunun için artık bir şeyler değişmeli!”

"Zaten tiyatrodan kazanılan para ortada ve şu anki durumda, maalesef devlet tarafından herhangi bir destek göremiyoruz. Devletin bizi hem ticarethane olarak görüp hem de muhatap almaması anlaşılır bir durum değil."

12 Mayıs 2020 Saat: 00:48
Füsun Demirel: “Tek bir arzumuz var; insanca yaşamak! Bunun için artık bir şeyler değişmeli!”
Füsun Demirel: “Tek bir arzumuz var; insanca yaşamak! Bunun için artık bir şeyler değişmeli!”

Yavuz Pak

Tiyatro Dergisi


Dünyayı sarsan korona virüs salgını 11 Mart itibarıyla “resmen” ülkemize de giriş yaparak ekonomiden toplumsal yaşama, politikadan sanata yaşamın tüm alanlarını sarstı. Seyirci ve sahnelenen oyun sayılarının ivmelendiği bir sezonunun bitimine daha aylar varken, salgın nedeniyle birdenbire tiyatrolar kapandı; tiyatrocular da seyircileriyle birlikte evlerine kapanarak ne zaman biteceği bilinmeten bir karabasanın içinde buldular kendilerini…

Büyük bölümü prekarya koşullarında (sigortasız, esnek mesai saatleri, yevmiye usulü çalışma, süreksiz ve düşük gelirli işler) yaşayan tiyatro emekçileri, kendi yağında kavrulmaya çalışan özel tiyatrolar, bodrum katlarındaki sahnelerinde bir sonraki oyunlarının bütçesini denkleştirmeye çabalayan  bağımsız tiyatrolar… Oyuncusundan kostümcüsüne, ışıkçısından dekorcusuna kadar binlerce tiyatro emekçisi bu salgınla birlikte çok ciddi ekonomik sorunlarla yüzyüze kaldılar…

Tiyatro… Tiyatro… Dergisi olarak, içinden geçtiğimiz pandemi sürecinde tiyatroların yaşadığı somut, maddi sorunları yansıtmak ve tiyatrocuların bu sorunlar ve çözüm önerileriyle ilgili görüşlerini kamuoyu ile paylaşmak amacıyla Pandemi Sürecinde Tiyatrolar” başlıklı bir söyleşi dizisi başlattık.

Bugünkü konuğumuz Tiyatro 11’den Füsun Demirel…

Yavuz Pak: Tiyatronuzun ekonomik yapısı koronavirüs salgınından nasıl etkilendi? Sürecin olumsuz etkilerini telafi etmek için neler yapmayı düşünüyorsunuz? Son birkaç sezondur tiyatroda yaşanan nicel büyüme, maddi anlamda tiyatronuzu bu türden olağanüstü süreçlere karşı dayanıklı kılacak kadar etkili oldu mu? Sizce tiyatro emekçileri bu sürecin yaratacağı ekonomik depremden nasıl korunabilir? 

Füsun Demirel: Corona salgınından ilk etklilenen meslek sahne sanatları oldu, tüm etkinlikler bir anda iptal oldu. İnsan adeta sudan çıkmış balık gibi kalıveriyor. Çünkü malesef özel tiyatroların durumu ortada. Her tiyatro devletin sunduğu ödenekten eşit bir şekilde yararlanamadığı gibi, bazı gruplar hiç yararlanamıyor. Bizler aslında her ne kadar profesyonel olarak bu mesleği yapsak da, ki 1981 yılından beri sadece bu mesleği yapmaktayım, ancak 2020 yılında gelinen nokta ne biliyor musunuz? Ben kendimi amele gibi hissediyorum!

Özellikle bu tabiri kullanmak istedim, çünkü virüs salgınından önceki koşullarımı ancak evlere kapanıp kendimle kaldığımda daha iyi görme fırsatım oldu. Zaten tiyatrodan kazanılan para ortada ve şu anki durumda, maalesef devlet tarafından herhangi bir destek göremiyoruz. Devletin bizi hem ticarethane olarak görüp hem de muhatap almaması anlaşılır bir durum değil. Hala vergimizi ödemek zorundayız mesela.  Hiçbir kazanç olmadan ne kadar direnebilir bir insan?  Salgın süreci bir şeyi net bir şekilde ortaya koydu ki, eskisi gibi devam edemez hiçbir şey. Böyle olağanüstü bir durum yaşandığında öylece ortada kalmamak adına yasal düzenlemeler acilen yeniden gözden geçirilmeli. Mesela bizim için en büyük desteklerden biri Telif Hakları yasasının hayata geçirilmesi.1995 de düzenlendi. 2000’de uygulamaya konuldu. Meslek Birlikleri oluşturuldu. Sene 2020. Tüm haklarımızı sözleşmelerle geri alıyorlar. Kültür Bakanlığı da  bu tek taraflı sözleşmeleri destekliyor. Bu yasa işlerlik kazansa, böyle kriz dönemlerinde hak ettiğimiz teliflerimizle ayakta kalmaya çalışırız. Sanatçıların bunu hak ettiğini düşünüyorum. 

Yavuz Pak: Koronavirüs felaketinin, ekonomiden politikaya, sağlıktan eğitime toplumsal yaşamın pek çok alanında köklü değişimlerin önünü açacağı, dünyanın eskisi gibi olmayacağı söyleniyor. Sizce, bu süreç, Türkiye’nin -tiyatro alanında sübvansiyonları belirleyen- kültür politikalarında, ya da daha genel anlamda devlet-tiyatro ilişkisinde bir değişimin başlangıcı olabilir mi? 

Füsun Demirel: Bu süreç bize nelerin imkanlı olabileceğini gösterdi. Bir anda canlı yayınlar ve sosyal medya aracılığıyla eğitimler, seanslar, toplantılar vb. yapılmaya başlandı ve bunlar yaygınlaştı. Dünya başka bir yere evrilmeye başladı. Her alanda iyileştirmelerin yapılması gerekliydi ve bu salgın aslında bunları görmek için iyi bir fırsat yarattı. Ancak, elbette dünya ülkelerini idare eden yöneticiler kavga ve savaş dilini bırakıp daha iyi bir evren için neler yapılabileceğini düşünmeye başlarlarsa dünyanın evrilmesi olumlu yönde olabilir. Aslında bu gerçekten insanlığa sunulmuş iyi bir fırsat bence.

Bu süreçten sonra tiyatro sezonunun ne zaman açılacağı  konusu hala muamma.  Açılsa dahi, insanların toplu alanlara yeniden girme isteği ve cesaretini yeniden toparlaması biraz zaman alacak gibi. Bu koşullar oluşsa da tiyatro seyircisinin sayısı belli ve üzerine ekonomik sıkıntıları da ilave edersek, insanların önceliği tiyatro yerine temel yaşam giderleri olacaktır. Dolayısıyla biz tiyatrocular bu konuda biraz karamsarız. Bugüne kadar tiyatro ile ilgili somut bir adımın atılmamış olması da bu karamsarlığı besliyor. Pandemi bittikten sonra, yeni düzenlemelerle işe başlamak zorundayız. Devlet, kurum tiyatroları dışındaki diğer varoluşları da desteklemek zorunda.

Yavuz Pak: Salgın sürecinde tüm topluma evde kalınması salık verilirken, milyonlarca işçi, emekçi hastalık riskiyle sokağa çıkarak çalışmak durumunda kaldı. Bu durum, ekonomik tercihler kadar, meslek örgütlerinin ve sendikaların zayıflığı olarak yorumlandı. Sizce, koronavirüs süreci tiyatrolar ve tiyatrocular için, asgari müştereklerde buluşmayı ve mesleki dayanışmayı inşa ederek sorunlarının çözümü için bir örgütlü bir mücadele vermenin önünü açabilir mi? 

Füsun Demirel: İnsanlar birbirlerine görünmez bir zincirle bağlıdır. Devlet, sermaye ve halk, zincirleme olarak hepsi birbirine bağlıdır ve birbirinden beslenir. Bu süreçte şu net bir şekilde göründü: Halk olmazsa, yani  tüketim durursa ekonomik durumun nereye varabileceği. Daha önce sık sık bunu anlamak için bir “hafta tüketimi durdursak ya bakalım neler olacak” diye sorardık. İşte bunu görmenin ve anlamanın da  fırsatını yarattı içinde bulunduğumuz süreç.

Kimse tek değildir, tekil davranmamalıdır. Sendikalarımız maalesef yetersiz kalıyor; ama  bütün insanlar bu sonuçtan sorumludur. Hiçbir şey yapmayıp seyirci kalarak bu sonucu yarattık. Hepimiz suçluyuz. Özellikle bizim meslek alanında örgütlenebilmek hayli zordur. Bunu deneyimlemiş biri olarak rahatça söylüyorum: Sendikal varoluş çalışan emekçi  hakları için çok önemlidir! Vahşi kapitalist sistem işçiyi, emekçiyi  sadece modern köleler olarak görmekte ve sömürmektedir. O yüzden sendikal örgütlenme vazgeçilmezdir. Sendika yönetimi  üyelerini yanına alarak, onların haklarını savunmak ve geliştirmek için daha büyük bir gayretle savaşmalıdır.

Tek bir arzumuz var;  İnsanca yaşamak! Bunun için artık bir şeyler değişmeli!”

Yavuz Pak: Tiyatronun asal bileşeni olan “seyirciye”, bugün zor durumda olan diğer asal bileşenini temsil eden bir “oyuncu” olarak ne söylemek istersiniz? 

Füsun Demirel: Biz oyuncular, yönetmenler ve tüm teknik ekip bir  oyunu aylarca prova ederiz. Hatta  öncesinde haftalarca masa başında dramaturji çalışması yaparız.  Oyun temsile hazır olsa da, ancak seyirciyle tamamlanır. Seyirci olmadan oyun eksik kalır. Seyircinin nefesi bile oyuna eşlik eder. Kahkahalar, göz yaşları, nidalar,  iç çekmeler  ya da öksürükler… Bu eşlik biz oyuncular için çok önemlidir. Bizler zamanı geldiğinde sahnelerimizde sizin eşliğinizi bekliyor olacağız. Ümit ediyorum ki, artan katılımınızla bize eşlik etmeye devam edeceksiniz.

Çünkü şuna inanıyorum; sanat sadece eğlenmek için değil, gerekli olduğu için oradadır ve birincil misyonumuz hepimizin olumlu dönüşümüdür. Sanat iyileşmek içindir. Hayatı daha doğru sorgulamak içindir. Bizler siz seyircilerimize yeniden kavuşabilmek için evlerimizde kalmaya devam edeceğiz, siz de salonlarda yeniden kavuşmak için lütfen evlerinizde kalmaya devam edin, ya da çıkmak zorundaysanız aman korumasız kalmayın…

Yeni bir dünyada oyunlarımızda yeniden buluşmak dileğiyle…

Yavuz Pak: Çok teşekkürler…

Füsun Demirel: Ben teşekkür ederim…

Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr

 

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız