İzmir'de İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, Konak eski Sümerbank önünde bir araya gelerek kayıpların akıbetini sordu.
ERKAN SOYLU
Kaybedilenlerin fotoğraflarının yer aldığı, "Kayıplar belli failler nerede", "Kayıplar vicdanındır sahip çık" pankartlarının açıldığı eylemde, basın açıklamasının Türkçe metnini İHD İzmir Şube yöneticisi Caner Canlı, Kürtçesi metnini İHD İzmir Şube Eşbaşkanı Zilan Gümüş okudu.
1915 Nisan'ında evlerinden gözaltına alınıp kendilerinden bir daha haber alınamayan İstanbul'daki Ermeni aydınların anlatıldığı eylemde, "Dünya'da gözaltında kaybetmenin tarihi, Fransa'daki Alman İşgal Kuvvetleri Komutanlığı'nın 'Gece ve Sis' adını verdiği kararnameye göre, tutukladığı binlerce Fransız direnişçiyi gece trenleriyle Almanya'ya götürmesi ve yok etmesiyle başlatılır. Oysa gözaltında kaybetmenin tarihi bu topraklarda başladı" denildi.
İttihat ve Terakki hükümetinin İçişleri Bakanı Talat Bey'in emriyle İstanbul'da 250 Ermeni'nin evlerinden gözaltına alındığı, tutuklanacak Ermenilerin listesinin aylar öncesinde Siyasi Şube Müdürü Mustafa Reşat Bey yönetiminde hazırlandığı, operasyonu İstanbul Emniyet Müdürü Bedri Bey'in yönettiği bilgisine yer verilen açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Önce Sultanahmet'teki Merkez Cezaevi'ne götürüldüler. Sonra özel bir trenle Ankara'ya doğru yola çıkarıldılar. Neden tutuklandıklarına ve nereye götürüldüklerine dair kendilerine bilgi verilmedi. 158 kişilik grup Çankırı'ya, 92 kişilik grup Ayaş'a sevk edildi. Gözetim altında tutulan bu insanlardan 174'ü jandarma ve polis eşliğinde ıssız vadi ve ormanlara götürülerek katledildi. Açıkta bırakılan bedenleri doğanın yok etmesine terk edildi. Bir mezar taşları bile olmadı. Resmi kayıtlarda ise ya firar ettikleri ya da serbest bırakıldıkları yazıldı. Nisan İstanbul tutuklamaları Ermeni varlığına devlet eliyle son verilmesinin başlangıç noktası oldu. Onlar yok edilerek Ermeni halkının kamuoyu oluşturması, sesini duyurması engellendi."
Devleti yönetenlerin, resmi inkarcılık üzerine inşa ettikleri politikalarıyla hakikati ulaşılmaz kıldığı belirtilen açıklamada, "Bizler bu toplumun duyarlı insanları olarak bu hakikati konuşmaktan korkmamalıyız. Hiçbir insanlık suçu geçmişte kalmaz. İnkar edilen, yüzleşilmeyen, hesaplaşılmayan her suç bir sonraki suça yataklık ederek sistematikleşir. Bu toprağın hakikatlerinin unutturulmasına itirazımız bu yüzdendir. Resmi yalanlara boyun eğmeyerek, hakikati yaşatma çabamız bu yüzdendir. Biliyoruz ki adalet ve hakikat iç içedir. Hakikatin açığa çıkartılması ve kabul edilmesiyle başlar adalet. Bu nedenle inkâr edilen gerçeklerin tanınması, bu gerçeklerle yüzleşilmesi talebi barış ve demokrasi mücadelesinin önemli bir parçası olmak zorundadır" denildi.
İnkarın en kapsamlı insan hakları ihlali olduğu kaydedilen açıklamada, bu topraklarda işlenen insanlık suçlarının kabul edilmesi gerektiği vurgulandı. Topluma seslenilen açıklamada, "Sizi yıllardır yönetenlerin; gerçekle aranıza ördüğü inkar ve suskunluk duvarının esiri olmayın!
Gerçeği bilme hakkınıza sahip çıkın" çağrısı yapıldı.
Açıklamada son olarak şu ifadelere yer verildi: "Mezarsız Ermeni aydınlarımıza sesleniyoruz; unutmamız üzerine kurulan inkar politikalarına inat gerçeği yaşatacağız; sizi unutmadık, unutmayacağız."