Sendika, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden oluşan on binlerce kişi Gündoğdu Meydanı’nda toplandı. İşçi Bayramı’nda laiklik ve demokrasi vurgusu öne çıktı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, 1 Mayıs İşçi Bayramını emekçilerle birlikte Gündoğdu Meydanı'nda kutladı.

Geçtiğimiz günlerde 1 Mayıs günü hatıra ormanında piknik yapacağını duyuran İzmir Barosu avukatları Gündoğdu Meydanı'ndaydı.

İzmir’deki kutlama yoğun güvenlik önlemleri altında gerçekleşti. İzmir Emniyeti dört bin polisi görevlendirdi. Miting alanı bomba detektörleri ve özel eğitimli polis köpekleri ile arandı. Alsancak Mahallesi ve Kordon araç trafiğine kapatıldı. Çöp kutularının kaldırıldığı Gündoğdu Meydanı’nın çevresi polis bariyerleri ile örüldü. Alana giriş noktalarında üst araması yapıldı.

ALANDA ORTAK AÇIKLAMA

İzmir'de, Gündoğdu Meydanı'nda yapılan 1 Mayıs kutlamalarında, kortejlerin alana gelişlerinin tamamlanmasından sonra ortak açıklama yapıldı. Ortak açıklamayı ise Doğu ve Güneydoğu illerindeki sokağa çıkma yasaklarını eleştiren açıklamalar yaptıkları için görevlerinden alındıkları belirtilen Türk Tabipler Birliği üyesi Dr. Fatih Sürenkök ile KESK İzmir dönem sözcüsü Bahri Akkan, okudu.

İşçi haklarından, kadın cinayetlerine, basın özgürlüğünden hükümet politikalarına kadar birçok konuda eleştirilerin olduğu ortak açıklamada, "Dünyada ezme ezilme ilişkilerine karşı verilen mücadelelerin bir kazanımı olarak 1890'dan bu yana 126'ncı kez birlik mücadele ve dayanışma diyerek bir aradayız. Ekonomisi dip yapmış, turizmi, tarımı, ticareti, sanayisi yanlış dış politikalarla iflas etmiş AKP devleti, 14 yılda haraç mezat satılabilecek ne varsa satarak sıcak paraya dönüştürmüş ve yandaşların beslenmesini gerçekleştirmiştir. Son seçimlerde asgari ücret üzerinden yapılan vaatler işçinin kandırılması, 'asgari ücreti 1300 TL' ye çıkardım' yalanının aslında sermayeye para aktardığı gerçeğini gizlemeye dönük yalanlar olduğu görülmektedir ve bilinmektedir. AKP devleti 'taşeronu kaldırıyorum' yalanlarıyla taşeronu aratacak esnek çalışmaya ve performans esasına dayalı sistemi tüm çalışanlara dayatmaya hazırlandığını gizlememektedir. Barış isteyen, emeğinin hakkını isteyen, herkese güvenceli iş, güvenceli gelecek isteyen kamu emekçileri; baskılar, soruşturmalar, meslekten atılmalar, sürgün edilmeler, açığa alınmalarla teslim alınmak isteniyor. İş güvencesiz, performansa dayalı yağma düzenini kabul ettirebilmek için örgütlü güçlerin sindirilmesine yönelik her türlü politika uygulanıyor. Eğitimde gericileşmenin geldiği nokta Ensar Vakfı tecavüzcüleriyle çok çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Yarı açık cezaevi durumuna getirilen ülkemizde Can Dündar ve Erdem Gül özelinde daha çarpıcı gördüğümüz tüm muhalif basın olmak üzere havuzda olmayan her basın kuruluşunun yasaklarla karşılaştığı, evinin aranmasında galoş giyin dediği için infaz edilen Dilek Doğan örneğinde gördüğümüz gibi azgın bir şiddet sarmalının ortasındayız. Özellikle 7 Haziran 2015 seçim sonuçları ülke için bir dönüm noktası oldu. İktidarını kaybetme riskini yaşayan AKP devleti iktidarını ülke içinde savaş baronlarıyla yeni bir ittifakta aradı. Gelinen noktada terör nereden gelirse lanetleme yerine muhaliflere yapılan terör adeta teşvik edilmiştir. Kürt sorununda demokratik barışçıl çözüm umutları rafa kaldırılmış, tek çözüm yolu imha katliam ve savaşta aranmıştır. Bu politika, çatışmaların dağlardan şehir merkezlerine inmesine neden olmuş, siviller, tarih, şehirler, ekonomik şiddet ve savaş politikaları ile yok edilmiş ve yok edilmektedir. Sorunun çözümünde amasız, fakatsız barış yöntemi isteyen başta akademisyenler, aydınlar, sendikalar ve toplumsal dinamikler algı operasyonlarıyla saldırılara uğramış ve uğramaya devam etmektedir. Şiddet sarmalının geldiği nokta 'Seni başkan yaptırmayacağız' diyenlere bedel ödetmedir. Ülkeyi yeni kaoslara sürükleme pahasına dokunulmazlıklar üzerinden tehdit ve şantajını sürdürmektedir.”