Kültür

"Kuşlar cama inanmaz"

Ben Karadeniz'den söyledim o Mezapotamya'dan...Herkes kendi dilinde...

11 Ekim 2018 Saat: 02:06
"Kuşlar cama inanmaz"
"Kuşlar cama inanmaz"

Şenol Morgül

Zamanın merheminin işe yaramadığı acılar biriktirmiş bir coğrafyanın masalları ve hikayeleri derinden geliyor. Anlatıcı “büyücüye,” söz “büyüye” dönüşüyor. Boynu bükük masallar, derinliğini yaralarından alan Mezopotamya’nın sırlarından yeniden doğuyor.

Öncelikle çocuklar ve kadınlar olmak üzere kent yaşamına dokunmayı becerebilen çalışmalarıyla öne çıkan Mardin Müzesi’nin davetlisi olarak üçüncü kez “Masalcılar Buluşması”na katıldık. Hangi masalcıyla tanışsam sanki sakladığı bir sır varmış gibi bakıyordu. Yüzlerinde büyülü sözler söylemeye hazırlanan insanların sessiz gölgeleri dolaşıyordu. Herkesin bir hikayesi ve kulağa küpe bir kelamı vardı!

Dipsiz kuyulara girdik ve sesimizi-sözümüzü kuyularda bıraktık. Dengbej Abdurrahman Oğuz’un, acının da sevincin de ötesine geçmiş, insanın içine işleyen sesiyle yol aldık Mezopotamya’da. Bir kayanın üstüne çıkıp elini kulağına koyduğunda gökyüzündeki kartal, sesi tanıyıp başının üstünde dolanarak uçmaya başlıyordu. Dengbej susunca tarifsiz kederi ve sessizliği dinledik. Yedi Kartal ömrü yaşayan şifacıların piri Lokman Hekim’i bile “kandırabilecek” kadar ölümsüzlük sırrının peşine düşenlerin, asırlarca çoğalttıkları lanetleri dinledik. “Ölümlü” olmak daha kolay ve makul geldi! Yılanların ömürsüz ve ölümsüz olduğunu, onları ömürlü ve ölümlü kılanın insanlar olduğunu öğrendik.

Şahmaran efsanesini dinledik, uykunun boncuğunu kulağımıza koyan kötü cinlerin asırlık büyüsünden uyandırdı bizi! Şahmaran’ın yeni imgelemiyle tanışıp, kapısına kadar gidip bilmediğimiz kapılardan geri döndük. Şahmaran’ın belki de Lokman Hekim’in çocuğu olabileceğine dair rivayetler duyduk!

“Mesleği” müzik olmayan, her biri esnaf, yetenekli çalgıcılardan oluşan Reyhani Müzik Ekibi’nin “Leyli Gecesi” ne konuk olduk. Müze, başka bir örneği olmayan bu ekibi “koruma altına” almış! Aileler arasındaki ziyaretlerde yaptıkları müzikli fasıl gecelerinin adı olan Leyli Gecesi’nde zamanlar ötesi şarkılar dinledik.

Sadece müzisyenler değil eşekler de koruma altında Mardin’de; Doğdukları andan itibaren belediye kadrosuna alınıyorlarmış temizlik işçisi olarak! Bütün merdivenleri, yokuşları düşmeden, kaymadan yüküyle birlikte inip çıkıyorlar büyük bir ustalıkla. Aynı çukura iki kere düşmeyen harika canlılar!

Masalcı hocamızdan ses’in sırlarını dinledik ve canlılar alemindeki en “meziyetsiz” yaratığın insan olabileceği kuşkusunu taktı kulağımıza küpe olarak! Bir de “melodik küfür”sözünü düşürdü dilimize! Kahvehanelerde çayın yanında masal getiren yaşlı amcalar vardı. Sabahları Mırra kahvesi içerken toplanan sessiz insanların yüzündeki derin kırışıklıklarda masallar saklanıyordu.

Gittiğimiz bir Süryani köyünde, “masalcı ablalar” çocuklara masallar anlattı. Çocukların üç dil bilip konuştuğuna tanık olunca çok şaşırdık; Türkçe, Kürtçe, Süryanice... Köyün muhtarının ise altı dil bilip konuştuğunu öğrenince iyice ezberimiz bozuldu. En “cahilinin” Türkçe hariç üç dil konuştuğu bir kentti Mardin! Antik Dara kentinde köyün çocukları harçlık için ezberlerinden şiir okuyorlardı: “ Ahmet Arif’ten ister misin abi?”

Ak sakallı bir masal anlatıcısı şair hep kuşkunun başucunda gezinip “bir de tersinden baksak mı?” diye “hikaye bozuculuğu” yaptı. Derdi “kardeş payı” değil de “pay kardeşliği” imiş! 


Bir de dedi ki “Kuşlar cama inanmaz.”

Dengbej Abdurrahman Oğuz ile Midyat’ı tepeden seyreden bir terasta türkü atıştık! Ben Karadeniz’den söyledim, o Mezopotomya’dan. Herkes kendi dilinde...

Gittim, gördüm, az idim çok oldum...

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız