İzmir’de eğitimde şiddete karşı eğitimciler bir gün iş bırakarak eyleme geçti. İl genelinde iş bırakmaya katılım oranı yüksek oldu.
ERKAN SOYLU
Eğitim emekçileri, Özel Eyüp Final Akademi Anadolu Lisesi’nde öldürülen eğitim emekçisi İbrahim Oktugan için Türkiye'nin her yerinde sokaklara indi. İzmir Konak'ta, Eğitim-Sen, Anadolu Eğitim Sendikası, Eğitim Gücü Sendikası, Eğitim-İş, Hürriyetçi Eğitim-Sen, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası ve Tüm Eğitim Çalışanları Sendikası tarafından miting gibi basın açıklaması gerçekleştirildi.
Konak metro durağı önünde bir araya gelen ve büyük bir kalabalık oluşturan Eğitim-Sen üyesi eğitim emekçileri SGK binası önüne kadar yürüyüş gerçekleştirdi.
“Susma Haykır Şiddete Hayır”, “Güvenli Eğitim Güvenli Gelecek”, “Karanlığa Teslim Olmayacağız” ve “Yusuf Tekin İstifa” sloganlarının atıldığı eylemde Eğitim Sen İzmir Şubeleri, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, Bornova Belediyesi Belgem Öğretmenleri birlikte yürürken, SGK İl binası önünde Eğitim İş, Eğitim Gücü Sen, Anadolu Eğitim Sen, TEÇSEN ve Hürriyetçi Eğitim Sen ile buluşularak ortak basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklaması mitinge dönüştü. Özellikle Eğitim-Sen üyelerinin büyük katılımı dikkat çekti.
Öte yandan eyleme çeşitli siyasi partiler, DİSK, Tüm Yerel Sen, Tüm Bel Sen, Sağlık İş, Veli Der, Öv Der ve Dostluk ve Kültür Derneği de destek verdi. Ortak basın metnini ise Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’ndan Rabia Atbaş okudu.
Sendika başkanlarının da kısa konuşmalarla öğretmene şiddete ve iktidarın uygulamalarına tepkilerini dile getirirken, iktidara ve topluma mesajlar verirken, sendikalar adına açıklamayı Özel Öğretmenler Sendikası İzmir Şubesi’nden Rabia Atbaş okudu.
Açıklamasına, Millî Eğitim Bakanlığı ve siyasi iktidarın eğitim emekçilerine yönelik söylem ve yaklaşımları ile Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerinden emeklerinin değersizleştirildiğini ifade ederek başlayan Atbaş, “Mesleğimizin itibarsızlaştırdığı koşullarda, savaşlarda bile hedef alınmayan eğitim emekçileri okullarda şiddetin hedefi olmaya devam etmektedir. Önceki gün ömrünün büyük bölümünü eğitime ve öğrencilerine adamış olan bir meslektaşımızı hayattan ve öğrencilerinden koparan ne basit bir öfke krizi ne failin öğrenci oluşu ne de failin uyruğu ile ilgilidir. Bugüne kadar eğitimden sorumlu olanların yaptıkları açıklamalarda eğitimde yaşanan olumsuzlukların sorumlusu olarak öğretmenleri göstermesi, CİMER uygulamasının bizlere karşı bir sopaya dönüştürülmesi, MEB’in eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve idarecileri veli/öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmuştur”dedi.
Oktugan’ın katledilmesinin arkasındaki zihniyeti, öğretmenleri itibarsızlaştıran ve ötekileştiren AKP iktidarı olduğunu ifade eden Atbaş, “Öğretmenler, toplumun temel taşlarını döşeyen, gelecek nesilleri yetiştiren ve aydınlık bir geleceğe rehberlik eden mimarlardır. Öğretmene yapılan her saldırı, tüm topluma ve ülkenin geleceğine yapılmış bir saldırıdır” diye konuştu.
Ardından MEB’e seslenen Atbaş, “Okulda şiddeti önlemek için daha kaç eğitim emekçisinin can vermesi gerekiyor? İktidarın ve MEB’in plansızlığı nedeniyle okullarımız güvenlik açısından ciddi risk altındadır. Okullarımızdaki güvenlik açığının faturasını canımızla mı ödeyeceğiz?” ifadelerini kullandı.
Atbaş konuşmasında şunları dile getirdi:
“Buradan Milli Eğitim Bakanı’na soruyoruz; Okulda şiddeti önlemek için daha kaç eğitim emekçisinin can vermesi gerekiyor? İktidarın ve MEB’in plansızlığı nedeniyle okullarımız güvenlik açısından ciddi risk altındadır. Okullarımızdaki güvenlik açığının faturasını canımızla mı ödeyeceğiz? Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Her suç gibi bu suçun da azmettiricileri olduğunu biliyor ve onları çok iyi tanıyoruz. Daha önce defalarca yaşadığımız cinayetler gibi bu son bu cinayetin de azmettiricileri; öğretmenler çalışmıyor gibi yanlış bir algıyı toplumda yaymaya çalışanlardır. Bizleri bugün okullarımızda açık hedef haline getirenler; liyakatsiz şekilde atandıkları koltukları bir hükümdarlık alanı gibi kullananlar, her fırsatta bizleri aşağılamaya çalışan mülki amirlerdir. Öğretmenliğin aynı zamanda bir uzmanlık mesleği olduğunu görmezden gelenlerdir. Okullarda şiddeti körükleyenler; eğitime dair eleştiri ve önerilerimize yıllardır kulak tıkamakta ısrar edenlerdir. Bizleri hedef haline getirenler; her fırsatta emeğimizi küçümseyenler, mesleğimizi itibarsızlaştıranlardır.”
Bugün eğitim emekçilerinin canlarından endişe ederek okula gidiyor olmasının ortadan kalkması için atılması gereken ilk adımın zihniyetin kökten değişmesi olduğunun atını çizen Atbaş, öğretmenlerin ortak taleplerini ise şöyle sıraladı:
-Okullardaki şiddetin arkasındaki nedenler ortaya çıkarılmalı, eğitim emekçilerinin can güvenliği sağlanmalıdır.
-Okulda şiddetin son bulması için MEB’i acilen harekete geçmeye ve önlem almaya çağırıyoruz.
-Okullarda yaşanan şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için bir an önce eğitimde şiddet yasası çıkarılmalıdır.
-Eğitim kurumlarının tümünde, şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri, ne yapılacağını ve nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı hazırlanmalıdır.
-Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır.
-Özel ya da devlet okulu fark etmeksizin, derhal tüm okulların güvenliği sağlanmalıdır.
-Ahlak bekçiliğine soyunan RTÜK’ün toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını denetlemesi sağlanmalıdır.
-İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içeriklerle doldurulan müfredat yerine şiddetin çağdışı ve yanlış olduğunu öğreten, toplumsal yaşam dersleri içeren öğretim programları hazırlanmalıdır.