TMMOB Kars Kent Sempozyumu 11 Ocak 2020 tarihinde "Yerel Yönetimler, Demokrasi ve Kentleşme Politikaları" başlığı altında Kars Belediyesi ve Kars Kent Konseyi'nin katkıları ile Kars'ta gerçekleştirildi
KARS
Sempozyumun açılışında TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen ve Kent Konseyi adına Onur Ulaşdaşdemir birer konuşma gerçekleştirdi.
1. Oturum TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Ayşegül Oruçkaptan'ın moderatörlüğünde başladı. Oturumda Prof. Dr. Ruşen Keleş, Doç. Dr. Candan Badem, Prof. Dr. Güven Arif Sargın, Dr. Gökhan Hüseyin Erkan birer sunum yaptılar. Oturumda Çarlık döneminden günümüze Kars kent tarihi, kent planlaması, mimari doku ve kent politikaları konuları üzerine konuşuldu.
Kentleşme, Hukuk, Ekonomi, Tarım ve Kırsal Kalkınma başlığıyla gerçekleştirilen 2. Oturumda moderatörlük görevini Kars Kent Konseyi Yönetim Kurulu üyesi Muzafer Koçak üstlendi. Bu oturumda Prof. Dr. İlhami Bayramin, Kars Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği Başkanı İlhan Koçulu ve Avukat Gökçe Bolat birer sunum yaptılar.
TMMOB Kars Kent Sempozyumu'nun son oturumunda moderatörlük görevini TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Baki Remzi Suiçmez üstlendi. "Nasıl Bir Yerel Yönetim?" başlığı altında Prof. Dr. Tarık Şengül ve TMMOB Eski Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Önen birer sunum yaptılar. Sempozyum forum bölümünün ardından sona erdi.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz Sempozyumun açılışında şöyle konuştu:
TMMOB ülkemizde hizmet veren mühendis, mimar ve şehir plancılarının anayasal örgütüdür. Kamu kurumu niteliğindedir. TMMOB 600 bine ulaşan üyesi, bünyesinde barındırdığı 24 oda, bu Odalara bağlı ülke geneline yayılmış şubeleri, temsilcilikleri, koordinasyon kurulları ile ülkemizin en büyük demokratik meslek kuruluşlarından birisidir.
Anayasa ve kuruluş yasamız uyarınca Birliğimiz, ülkemizdeki mühendis, mimar ve şehir plancılarının hak ve çıkarlarını halkımızın çıkarları temelinde korumak ve geliştirmek, mesleki, sosyal ve kültürel gelişmelerini sağlamak ve mesleki birikimlerini toplum yararına kullanmalarının zeminini yaratmakla görevlendirilmiştir.
Bu doğrultuda mesleki alanlarımızla ilgili gelişmelerin ve politikaların sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel boyutlarını derinlemesine kavramak, yorumlamak ve toplumu bilgilendirmek için bir dizi etkinlik düzenliyoruz.
İki yıllık çalışma dönemimizde Odalarımızla birlikte düzenlediğimiz 200’ü aşkın etkinlikte paylaştığımız bilgi ve birikimlerin toplum yararına hayata geçirilmesi için mücadele ediyoruz.
Yayınladığımız raporlarla, açtığımız kamu davalarıyla, düzenlediğimiz kongre-sempozyumlarla, yaptığımız açıklamalarla bilimin ve tekniğin halktan ve doğadan yana kullanılmasıyla başka bir dünyanın mümkün olabileceğini ortaya koymaya çalışıyoruz.
Bugünkü etkinliğimizde böylesi bir bakış açısının ürünüdür.
Uzmanlık ve çalışma alanlarımızla doğrudan ilgisi nedeniyle kentsel sorunlar TMMOB ve bağlı odalar olarak üzerinde en fazla durduğumuz konuların başında gelmektedir.
2000’li yıllardan bu yana ülkemizin farklı yerlerinde TMMOB Kent Sempozyumları düzenliyoruz.
Bugüne değin, Edirne’den Van’a kadar, farklı kentleşme dinamikleri olan birçok ilimizde Kent sempozyumları düzenledik.
Bu sempozyumlarda alt yapı hizmetlerinden kentsel dokuya, afetlerden çevre düzenlemesine, turizmden kent suçlarına, ulaşımdan konut projelerine kadar pek çok farklı konuda şehirlerimizin sorunlarını irdeliyoruz. Mesleki bilgi ve birikimlerimiz ışığında kentlerimizin nasıl daha iyi yönetilebileceği konusunda ortak bir fikri faaliyet yürütüyoruz.
Böylesi bir etkinliği Kars’ta ilk kez gerçekleştirme fırsatı yakaladık. Başta Belediye Eş Başkanımız Ayhan Bilgen ve TMMOB’ye bağlı odalarımızın Kars birimleri olmak üzere bu etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen herkese ve etkinliğimizde çalışmalarını bizimle paylaşacak olan tüm konuşmacılarımıza çok teşekkür ediyorum.
Bugün kentlerimize baktığımızda, barınma, altyapı, ulaşım, enerji, sağlık, eğitim, kültür ve çevre, konularında sorunlar bulunmaktadır. Aynı zamanda, kentlerimiz, deprem, sel, heyelan ve yangın gibi afetlere de hazırlıklı değildir. Bu durum bugüne kadar izlenen, toplumsal çıkarları göz ardı eden ve insan yaşamını hiçe sayan yerel yönetim politikalarının yanlışlığının en açık göstergesidir.
Kamuoyuna yansıyan birçok haber ve olaydan, görülen binlerce dava dosyasından anlaşılacağı gibi yerel yönetimler, merkezi vesayet altında birer çıkar tezgahı gibi çalışmaktadır. Tüm kentsel kamusal hizmetlerin pervasızca özelleştirilmesi; planlama, imar, kentsel altyapı ve ulaşım hizmetlerinde yolsuzlukların artması; kentsel rantın yandaş ve varsıl kesimler lehine yönlendirilmesi birçok yerel yönetimin temel icraatı olmuş durumdadır.
Bugün içinde yaşadığımız kentlerin mekansal ve çevresel bağlamda, niteliksiz yapılaşmasının, sağlıksız büyümesinin ardında piyasa güçlerini kent politikalarının belirlenmesinde tek hakim güç olarak gören siyasal yaklaşımlar yatmaktadır.
Bu yaklaşımlar sonucu, başta su, elektrik, doğalgaz ve ulaşım olmak üzere temel kentsel altyapı hizmetleri ile eğitim, kültür, sağlık, çevre vb. alanlarda sağlanan sosyal hizmetler özelleştirilerek, ticarileştirilerek, kentlerimiz emekçiler ve yoksullar için yaşanılamaz bir duruma getirilmektedir.
Kent parçaları, “kentsel dönüşüm” adı altında, içinde yaşayanlardan bağımsız, yeni imar hakları verilerek sermaye çevrelerine pazarlanmakta, buralara lüks konut alanları, alışveriş merkezleri inşa edilmektedir. Kentleri bir arada tutan unsurlar ve ortak kullanım alanları ortadan kaldırılmaktadır.
Bunun sonucunda kentler, giderek artan biçimde bütünlüğünü yitirerek birbirinden bağımsız ve ilişkisiz parçacıklara bölünmekte, varsıl ve yoksul kesimler arası ayrışma ve uzaklaşma fiziksel mekana da yansımaktadır. Bu durum sosyal kutuplaşmayı ve kentsel gerilimi de arttırmaktadır.
Sadece arazi rantına endekslenmiş bu kent ekonomisi anlayışının ortaya çıkardığı sürekli ve plansız büyüme, teknik altyapı hizmetlerinin ve sosyal-kültürel olanakların yetersizliği gibi sorunları daha da büyütmektedir.
Bütün bunların yanı sıra, bütüncül planlamanın benimsenmemiş olması denetimsizlik, yanlış arazi kullanım politikaları, cumhuriyet tarihine koşut kaçak yapılaşma ve imar afları gibi uygulamalar durumun vahametini daha da artırmaktadır.
TMMOB ve bağlı Odaları olarak tüm bu olumsuzluklara karşı kentlerimizin demokratik unsurlarını da yanımıza alarak bütünlüklü bir mücadele yürütmeye çalışıyoruz.
Bilimsel raporlarla, basın açıklamalarımızla, kitlesel kampanyalarla kamuoyunu bilgilendirme ve kamuoyu yaratma çabalarımızın yanı sıra ciddi bir hukuki mücadele veriyoruz.
Bu konuda açılmış, kazanılmış ve hala süren binlerce dava dosyamız var.
Kentlerimizde bugün bir kısım ortak kamusal mekanlar, yeşil alanlar, kültürel ve tarihsel varlıklar, bostanlar korunabiliyorsa bu durumda Birliğimize bağlı odaların hukuki ve toplumsal mücadelesinin katkısı büyüktür.
Ancak tüm bu kazanımlar karşısında yerel ve merkezi iktidarlar emellerine başka yollardan ısrarla ulaşmaya çalışmaktadır.
Yargı kararlarına rağmen benzer uygulamalar ve düzenlemeler belli aralıklarla yeniden gündeme getirilmektedir.
Kent ve kenti çevreleyen ortamlarda doğal ve kültürel varlıkların yağması artarak sürdürülmektedir.
Bu sorunların nihai çözümü yerel yönetimlerin demokratik bir anlayışla, kamucu politikalar ışığında yeniden yapılandırılmasından, hizmet üretimi ve dağıtımında, kentsel mekanların tasarımında, kent planlamalarında sermaye kesimleri ve rant çevrelerinin öncelikleri yerine toplumsal yararın öne çıkarılmasından ve ciddi bir demokratikleşmeden geçmektedir.
Ne var ki yerel demokrasi konusunda hiç de iç açıcı gelişmeler yaşamıyoruz. Mart ayında yapılan yerel seçimlerde HDP adaylarının kazandığı, 3’ü büyükşehir olmak üzere toplam 32 Belediyeye içişleri bakanlığı tarafından kayyum atandı. Belediye başkanlarının büyük bir kısmı gözaltına alındı, hatta tutuklandı.
Siyasi parti eş genel başkanlarının, milletvekillerinin, belediye başkanlarının cezaevinde tutulduğu, daha 5 ayını bile doldurmamış Belediye Başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyım atandığı, tutuklandığı bir ülkede demokrasiden söz etmek mümkün değil.
Her şeyden önce vurgulamak gerekiyor ki, kayyumlar konusu başından sonuna kadar hukuki değil siyasi bir konudur. Sandıkta kaybettikleri seçimleri devlet olanaklarını kullanarak gasp etmeye çalışmak, Siyasi iktidarın demokrasiye ve halk iradesine bakışının özetidir.
Bu anlayış, benzerlerini darbe dönemlerinde gördüğümüz faşizan bir yönetim zihniyetinin, tek adam rejiminin ürünüdür.
Tek adam rejimi bir keyfiyet rejimidir. Tek adam rejiminin özü, halk egemenliğinin ilkesinin ortadan kaldırılması, halk ile yönetenler arasında bağın koparılmasıdır. Tek adam rejiminin bir üst aşaması yerel yönetimlerin de tümüyle valiliklere ve merkezi idareye bağlanmasıdır.
Bugün Diyarbakır’da, Van’da, Mardin’de yaşadıklarımız, bu gidişe dur diyemezsek yarın tüm ülkede yaşayacaklarımızın provasıdır. Nitekim Kanal İstanbul konusunda iktidar çevrelerinden verilen mesajlar ve konuya ilişkin yayımlanan birçok düzenleme bu gidişatın ipuçlarını içerisinde barındırmaktadır.
Bu uygulamaları şiddetle kınıyoruz.
Bizler bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancıları olarak demokrasiye, halk iradesine ve hukukun üstünlüğüne olan inancımızı bugüne kadar her defasında açık biçimde dile getirdik. Bundan sonra da bu tutumumuzdan geri adım atmayacağız.
Demokrasiyi, barışı, adaleti ve halkların kardeşliğini savunmaya devam edeceğiz.
Bu etkinliğin, aynı zamanda, bu coğrafyada yüzyıllardır yan yana yaşayan tüm halkların en büyük özlemi olan barışa hizmet etmesini temenni ediyorum.
Gerek doğası, gerek iklimi, gerek şehir planlaması, gerekse mimarisiyle Kars ülkemizin en özgün kentlerinden birisi. Ne var ki uzun yıllar boyunca Kars’ın bu özgünlüğü kentsel bir zenginliğe dönüştürülemedi.
Bu durum Kars’ın ve Karslıların yoksullaşmasına, yoksullaşan halkın da büyük şehirlere göçmesine neden oldu. Özellikle kırsal alanlarda yaşanan göçün büyüklüğü, köy hayatının sürdürülemez hale gelmesine ve kent merkezinde plansız bir büyüme oluşmasına neden olmuştur.
Sizlerin de bildiği gibi kırsaldan kent merkezine doğru yaşanan bu nüfus hareketi, kentin Ruslardan kalma kendine özgü şehir planıyla ve mimarisiyle uyumsuz, çarpık bir kentleşme yaşanmasına neden olmuştur.
Çarpık kentleşme hem yapıların estetik ve malzeme yönünden kalitesiz olmasına, hem alt yapı sorunlarına, hem de kültürel mimarinin özelliklerini taşımayan estetiksiz yapılar nedeniyle görüntü kirliliği oluşmasına neden olmuştur.
Son 25 yıldır iktidarda bulunan sağ partiler kentin sorunlarına çözüm bulmak, alt yapı ihtiyaçlarını gidermek, kültürel ve tarihi dokusunu geliştirmek yerine kendilerine rant yaratma yoluna gitmişlerdir.
Bu anlayış, Kars’ta yaşayanların hayatını zorlaştırdığı gibi, belediyeyi de hizmet üretemez bir noktaya getirmiştir. Hem Kars’ta hem de AKP’nin kaybettiği diğer belediyelerde mali yapının ne kadar bozuk olduğunu hepimiz gördük.
Belediyeler halkın ihtiyaçlarını karşılayan hizmet birimleri olmaktan çıkıp, yandaşları besleyen birer arpalığa dönüştürülmüş durumda. Bu yolsuzluk ve israf düzeninin ne boyutlarda olduğunu Sayıştay raporlarında görüyoruz. Ama siyasal iktidar bu yolsuzluklara göz yumuyor.
Durum ne kadar kötü olursa olsun, Kars’ın büyüme ve gelişme konusunda büyük bir potansiyeli var. Üstelik bunu kendi öz gücüne dayanarak, kendi geleneklerini yaşatarak yapabilecek sağlam bir geçmişi de var.
Takip edebildiğim kadarıyla Kars Kent Konseyi bu noktada güzel çalışmalar yapıyor Bunun en güzel örneği Boğatepe’de özellikle kadınların önü çekmesiyle hayata geçirilen deneyimdir.
Bugünkü sempozyumda zaten bu konuları enine boyuna konuşacağız. Doğu Ekspresi’nin, Ani Harabeleri’nin, Çıldır Gölü’nün, Kars Balı’nın, Kars Kaşarının, Kars’taki Baltık Mimarisi’nin nasıl bir kentsel, kültürel zenginliğe dönüştürülebileceğini tartışacağız.
Sempozyumumuzun, Kars’ın tüm kentsel ve sosyal sorunlarına yönelik önemli bir fikri birikim yaratacağına inanıyorum.
Sempozyumun başarılı geçmesini diliyor ve hepinizi sevgi, saygı ve dostlukla selamlıyorum.