ümit kıvanç bir ahmet kaya belgeseli yapmış. Yapım, sevgili eşi:gülten kaya'dan…ismi “uçurtmam tellere takıldı”
ümit kıvanç bir ahmet kaya belgeseli yapmış. Yapım, sevgili eşi:gülten kaya'dan…ismi “uçurtmam tellere takıldı”
ahmetkaya'dan başka hiç bir kimseyi konuşturmamış yönetmen filminde... ki bu onun kişi hakkında hazırladığı belgesellerdeki tarzı imiş. ben pek beğendim bu tarzı. böylece onun çocukluğundan itibaren içini görerek izliyoruz duygusu pekişiyor. başka hiç kimsenin yorumlayışı ile algımız dağılmıyor yüklenen anlamlarla yorumlarla yorulmuyor zihnimiz.. birikiyor üstüste geliyor sanki dağılmadan yerli yerine oturuyor gibi oluyor.. her bir duygusunu nasıl bir hesapsızlıkla şarkılarına sazına sözüne aktardığını anlıyoruz; hem de pek bir derinden..sanki direk göğsümüze doluyor gibi bir duygu oluştu içimde izlerken filmi... hem adım adım halleri hem de ülkenin hali bir ayna şeklinde önümüzde kocaman uzandı film bittiğinde. medyanın insanı nasıl harcayabileceğinin. sistemin insanı nasıl harcayabileceğinin... görülmemişliklerin bir adamın nezdinde koca bir halkın görülmemişliğinin bunca ortada iken nasıl bir sancı ile dilde birikebileceğinin. türkülerinhem nasıl insanı insandan kurtarmakta kifayetsiz kaldığı yeri gördü gözümüz, hem de nasıl kifayetli olduğunu etki gücünü yeniden görünce.
bir insan direk kalbinden konuşursa konuştuklarının insanların kalplerinde nasıl bir karşılık bulacağının canlı örneğiydi ahmet kaya. tıpkı kazım koyuncu gibi…böylece onu hepimiz sevdik. sağcısı solcusu demeden. enteli danteli demeden sevdik. belki de söyleyemedi bazılarımız onu nasıl sevdiğini ama şu bir gerçek ki, sevdik..böylesi bir rüzgâr geçmişken geçmişimizden bugün onlarca belgeseli olmayışı da başka bir ayna... aynaya bakınca neler neler gördük. belki de halâ göremedik, kim bilir. görme engellerimiz var zihnimizde öylece kapılanmış. yok diyenlerimizin bile var belki de onu gördük. belki yok dedikleri için var..ne çetrefil konu.
belgesel izleme sonrasında ümit kıvanç ileenis rıza sakızlı söyleştiler önce, sonra izleyen bizler...komşu kapısı maçka dayanışma derneği 'nde yapılan bu etkinliği kaçırmadığım için acaip mutlu oldum, gözlerim ve göğsüm yarılsa da ağlamaktan çok mutlu oldum.orada bir çağrı yaptım katılanlara; buradanyazımı okuyan herkese yineleyim. ümitkıvanç'ınbelgeselini internette paylaşması çok önemli. Yayma çoğaltma imkanı veriyor bize… her bir görüntünün renk ayarına kadar ince ince çalışıldığını düşünürsek görüntü kirliliği oluşmaması için, emek saygısızlığı oluşmaması için direk sitesinden alınan aşağıdaki linki olabildiğince izleyin paylaşın, paylaşmaya çağrı yapın derim…
"siz benim neler çektiğimi nerden bileceksiniz" deyişi kaldı aklımda en çok.ve üzerinden kaç gün geçti halâ bu cümle içimi burkuyor. o’nu kahrından öldüren şeyi anladığımı sanırken bile... ve halâ bile öyleydi, gittiydi geldiydi gibi dışardan yorumların olduğunu bilmek konuya dair... bu cümleyi içimde, büyütüyor. kendini anlatmaya çalışmayan hâlindeki güven ve hüzün at başı koşuyor içimde… kendini anlatırken ki “bu ne yaman çelişki anne” diyesim geliyor.” içime düşen ayna içimi acıtıyor. komşukapısı'na uzun süredir gitmek aklımdaydı ancak gidemedimdi bir türlü... böyle bir gidiş nasip oldu. ve şimdi içimde halâ o kapının açtığı eşik... “saçlarıma düşen bir yıldız” gibi büyüyor halâ...
ve sevgili meral demir finalde iki ahmet kaya şarkısı okudu, iki de kürtçe türkü; susturulan türkülerin canına değsin diye... ama bir final lâzımdı sanki bir şeyler eksik, her şey tamam da olsa bir şeylerin eksikliğini hissedeceğimiz… "susarak özlüyorum" şarkısı geldi aklımıza birden; içimiz bizden iyi bilir… "sadece susarak özlüyorum seni. hiç tanımadan ne garip." dedi şarkıda içten akışlı sesimeral’in. işte orada öylece sustuk. hiç tanımadığımızı anladık belki deahmetkaya’yı; tanımaya bunca adım atmışken belgeselle az önce hem de... çapraz ve ilginç bir duyguydu ne diyebilirim. çapraz ve ince bir duyguyla dağıldık…usulca sustuk… ne garip...
aynur uluç