Güncel

Dink davasının 43. duruşması görüldü

Dink cinayeti tanıklarından Başbakanlık Teftiş Kurulu Başmüfettişi Ayşegül Genç: Akyürek ile Yılmazer'in isimlerinin rapordan çıkarılması istendi

13 Nisan 2017 Saat: 17:14
Dink davasının 43. duruşması görüldü
Dink davasının 43. duruşması görüldü

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı davanın 43. duruşmasında Başbakanlık Teftiş Kurulu Başmüfettişi Ayşegül Genç tanık olarak dinlendi. 2008 yılında Dink cinayetinin sorumlularına ilişkin rapor hazırlayan Başbakanlık Teftiş Kurulu Müfettişi Ayşegül Genç, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Mütalip Ünal'ın kendilerinden, dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Başkanı olan Ali Fuat Yılmazer'in isimlerinin rapordan çıkarılmasını istediğini söyledi. Genç, "Kurul başkanı Mütalip Ünal'ı Ramazan Akyürek aramış ve 'Kendinize dikkat edin' diye uyarmış" dedi.

Aralarında dönemin polis şefleri, Celalettin Cerrah, Engin Dinç, Ramazan Aküyrek, Ali Fuat Yılmazer, Ahmet İlhan Güler’in de bulunduğu kamu görevlerinin yargılandığı Dink cinayeti davasının duruşması Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmada tutuklu sanık Ramazan Akyürek ile tutuksuz sanıklar Celalettin Cerrah, Faruk Sarı, Reşat Altay, Muhittin Zenit ve Ahmet İlhan Güler hazır bulundu. Duruşmayı Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan, Hrant'ın Arkadaşları ve CHP Milletvekili Mahmut Tanal izledi.

'USULSÜZ DİNLEMEYE TABİ TUTULDUK'

Başbakanlık Teftiş Kurulu Başmüfettişi Ayşegül Genç tanık ifadesinde, “Raporumuzda olaya dahil olduğunu düşündüğümüz kişilere ait HTS kayıtları vardı. Rapor tesliminden sonraki süreçte İçişleri Bakanlığına gönderdiğimiz 29 Aralık 2008'de diğer müfettiş Tuğçe İnan'la usulsüz dinlemeye tabi tutulduğumuzu tespit ettik. Bu konuda Hizbullah terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle usulsüz dinleme yapılmıştı. Konuyla ilgili dava halen Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor. Ankara İstihbarat Daire Başkanı Recep Güven’in talimatıyla yapılmış bir dinleme bu. Kendisi bu davada sanık olarak yargılanıyor. Cinayetten sonra Mehmet Akın beyle Trabzon'da çalışmalar yürüttük. 2007 Temmuz ayında müfettiş Tuğçe hanım da heyetimize dahil edildi. 20 civarında rapor geldi elimize hepsini tek tek inceledik” dedi.

'DİNK'İN ÖLDÜRÜLMESİ TÜRKİYE'YE ZARAR VERDİ'

Trabzon’daki McDonald's'ın bombalanması olayını da incelediklerini belirten Genç, "McDonald's öncesindeki süreci izlediğimizde Yasin Hayal’in Cumhurbaşkanı’nın uçağı hakkında ihbarda bulunmasıma dair herhangi bir işlemin yapılmadığını tespit ettik. Orada Yasin bir şeyleri deniyor algısı oluştu bizde. Trabzon’da bu konuda geniş görüşmeler yaptık. Engin Dinç’in Temmuz 2006’dan önce Erhan’ı dinlemeye almasının ardından neden tayininin çıktığı bende soru işareti bıraktı. Erhan’ın McDonald’s’daki rolünü anlamaya çalıştık" diye konuştu. Susurluk olayında da müfettişlik yetkilisi olarak görevlendirildiğini dile getiren Genç, Hrant Dink'in öldürülmesinin Türkiye'ye zarar verdiğini ifade etti. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı’nın Dink cinayetine ilişkin, "Başbakan bu olayın çözülmesini istiyor, sonuna kadar üzerine gidin" dediğini, sonradan ise "Bir an evvel geri dönün" dediğini söyleyen Genç, 1,5 yıl dosya üzerinden çalıştıklarını ve incelemenin daha da derinleşmesi gerektiğini saptadıklarını kaydetti.

'ALİ FUAT YILMAZER İLGİNÇ TEPKİLER VERDİ'

Trabzon'daki incelemeleri sürecinde Ali Fuat Yılmazer'in "ilginç" tepkiler verdiğini anlatan Genç, "Ali Fuat Yılmazer, 'Başbakana söyleyin sizi göndereceğine Ergenekon soruşturmasının arkasında dursun’ filan dedi. Biz tabi şaşırdık. Böyle bir tepki beklemiyorduk. Sayın Başbakan'ı temsilen neticede onun imzası ile emir verilmişti. Emri önüne koymuştum. Sayın Başbakanımızın talimatları var, yanlış anladınız galiba dedim. Yine aynı tavrı gösterince tepkili bir şekilde bize işimizi öğretemezsiniz işimizi biliyoruz sizden de bunu istiyoruz ne verebilirseniz görüşelim dedim. Birini de görevlendirin bizimle irtibat için. Büyük sessizlik oldu odadan çıktı ve devamındaki süreçte de beklediğimiz şeyi alamadık, göremedik. Bir toplantı yapalım istemiştik. Basında yer alan hususlar vardı çünkü. Özellikle bir şema meselesi vardı. Biz 2008’in Mart ayında İstanbul’a gelmiştik. Dolayısıyla Ergenekon soruşturmasının başladığı bir süreçte. Ergenekon terör örgütüyle bağlantı var ise yakalama peşindeydik. Belge bilgi varsa atlamayalım diyorduk. Esat Yorulmaz’ın kayıtlarındaki bizi heyecanlandıran Almanya, Amerika çıkması bu işin içinde Ergenekon mu var diye bizi heyecanlandıran şeylerden biriydi. En azından toplantıda bu şema meselesini görüşelim istedik. Selim Kutkan ne varsa çıkardı, odaya bütün klasörleri yığdı. Zaten haberi vardı Selim Bey'in de. Olabildiğince herkes bilgi paylaşımında bulunmaya çalışıyor. İstihbaratın toplantı salonunda bize son derece kıdemsiz arkadaşlar eşlik etti. Biz beklenti noktasında İstanbul istihbarat şubeden hiçbir şey alamadık. Kasıt var mı yok mu bilmiyorum. Ama vaka bu şekilde” diye konuştu.

'ERHAN TUNCEL ÖLDÜRÜLMEKTEN KORKUYORDU'

Genç, sonraki süreçte işlerine yarayan her şeyi raporlarında kullandıklarını dile getirerek, Bahçecik Cezaevi’nde Yasin Hayal’in arkadaşları ile görüştüklerini ve kendilerine "Yasin McDonald’s’ın bombalanmasın ardından kaçarken bir inşaatta saklandı. Saklandığı süreçte bir ekip otosu geldi Doblo gibi. Beyaz, hafif kır saçlı birisi, çıktı, Yasin’i aldı" bilgisini verdiklerini söyledi. Bu durumun ilgilerini çektiğini söyleyen Genç, "Bu konuyu anlatmak için hemen Faruk Sarı’yı aradık. O da heyecanlandı. Veri bulabilir miyiz dedik. Gerçekten oradan Yasin’i alan birileri mi var diye fakat o konuları netleştiremedik” dedi. Genç, İstanbul’a geldiklerine Yasin Hayal, Erhan Tuncel, Ogün Samast ve ev arkadaşı Tuncay Uzundal ile cezaevinde görüştüklerini dile getirerek, “Erhan ile görüşmemiz 16-17 saat sürdü. Erhan çok konuşuyordu. Değiştiriyordu sonra cümlelerini. Trabzon’dan edindiğimiz bilgileri sorup anlamaya çalıştık. ‘Beni burada öldürecekler diye düşünüyorum’ dedi Erhan. Yanıma Kemal Yıldız diye birini koydular. Çok fazla cinayet varmış. ‘Korkuyorum’ diyordu. Selim Berna Altay’a ilettik bu bilgiyi. Gerçekten kaldığını ve sonra oradan nakledildiğini öğrendik. İstanbul'da birinden yararlanıyordu. Onun adı da Kemal Yıldız’dı. İlgimizi çekti aynı isim. Kim olduğu konusunda sorularımız vardı. Yararlanılmadığı noktasında bir bilgi geldi” ifadesinde bulundu. 

'BİR AN EVVEL DÖNÜN TALİMATI VERİLDİ'

Genç, “İstanbul’da en çok dikkatimizi çeken hususları, Erhan ile ilgili arama sürecine ilişkin şeyi torbalarda bulduğumuzu Erkan Çanak’a bildirecektik. Pazartesi günü Dink duruşması vardı. Salı günü görüşmemiz gerekiyordu. Başbakan ‘sürecin sonuna kadar gidin’ demişti. O hafta sonu bize ‘geri dönün’ tarzında bir şey dendi. İstihbarat şubeyle tıkandığımızı da bakanlığa söylemiştik. Önümüzün açılacağı söylemişti. O süreçte de bir şey olmamıştı. 'Çok kaldınız bir an evvel geri dönün’ dediler. Sonra hepimiz teker teker konuştuk. ‘Dönün’ diye sözlü talimat verilince 'Salı günü Erkan Beyle görüşseydik' dedik. ‘Yok dönün’ dediler. Biz Ankara’ya döndük Erkan ile görüşmeden. Sonra raporlama süreci başladı. Büyük resim istendiği için bizden bazı şeyleri Ankara’da da yürüttük. Ankara’ya çağırdığımız kişiler oldu. Engin Dinç’i çağırdık. Yine çalıştırmanın mantığını anlamaya çalıştık. Emin Arslan ile şifahi görüşmemiz oldu. Ramazan Akyürek ile de birebir konuşuyorduk” dedi. Genç, “Yönetmeliği incelediğimizde Dink ile ilgili bilgiler ortaya çıkmışken olay neden istihbarat operasyonuna dönüşmedi” diye sorduklarını ifade ederek, operasyona dönüşmemesinin kafalarını karıştırdığını dile getirdi.  

Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Müttalip Bey’in kendilerini çağırdığını ve Ramazan Akyürek ile Ali Fuat Yılmazer’in isimlerinin rapordan çıkarılmasını istediğini söyleyen Genç, raporda Akyürek ile Yılmazer’in “görevlerini ihmal” ettiği şeklinde değerlendirmede bulunduklarını ancak bakanlığın bunu kabul etmediğini dile getirdi. Genç, "Kurul başkanı Mütalip Ünal'ı Ramazan Akyürek aramış ve 'Kendinize dikkat edin' diye uyarmış" dedi. Genç, Bakanlığa gönderdikleri raporun kendilerine iade edilmesinden sonra, Bakanlık talebine uymuş olmaları durumunda 1,5 senelik çalışmalarını kendilerinin reddetmiş olacağını kaydetti.

'FETÖ'CÜLER DİRENÇ GÖSTERDİ'

Tanık ifadesinin ardından Genç'in sorgusuna geçildi. Genç sorgusu sırasında, savcı Zekeriya Öz ile savcı Fikret Seçen'in odasında tanıştıklarını, davayla ilgili özel görüşmeleri olmadığını, daha detaylı çalışma yapmak istediklerini ancak çalışmayı derinleştiremediklerini söyledi. 

Genç mahkeme heyetinin “FETÖ’ye ilişkin bir tespitiniz oldu mu” şeklinde ki sorusuna, “O zaman dikkatimizi çeken anlamsızlık, duyarsızlık yüklenmiş olmasıydı. Birinci olarak o zaman anlam verememiştim ama şimdi baktığımda da daha farklı yorumluyorum. FETÖ davalarına da bakıyorum. Bu İçişleri Bakanlığı’nın ön inceleme yapmaması da var. Direnci anlamakta zorlanmıştık. Bazıları çok duyarlı bazıları da çok duyarsızdı. Onların bu dönemde böyle bir şey içerisinde olup olmadığını bilmediğimizden pek anlayamadık” sözleri ile yanıtladı. Bunun üzerine heyet, “Direnç gösterenler hakkında bir işlem yaptınız mı” diye sorunca Genç, “Direnç olursa alabilirsiniz. İnceleme aşamasında açığa alamazsınız. Bakanlıktan onay verilseydi açığa alabilirdik. Bu nitelikli bir soruşturmaya dönüştüğünde alırsınız. 4483 istedik ama izin verilmedi. Yazılı olarak bunlar direnç gösteriyor demedik. Resmi bir işlem yapmadık” diye yanıt verdi. 

'DİNK'İN KORUNMASI GEREKİRDİ'

Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu ise Genç’e, yaptıkları inceleme ve görüşmelere dair sorular yöneltti. Genç ise “Ortada zaten başlamış soruşturmalar, davalar var. Yazılmış olan 20’ye yakın rapor var. Hukuk açısından baktığınızda hepsinin bir karşılığı var. Somut olarak bir yargı süreci devam eden dosyadan bir dosya istediğimizde ‘siz yargıya müdahale edemezsiniz’ diyorlardı. Bu algıyı oluşturmamam gerekiyordu. Böylesine bir ortamdan baktığımızda bazı şeyleri söylememiz çok kolay. O dönemki gelişmeler silsilesine baktığımızda Hrant Dink’in korunması gerekirdi. İçişleri Bakanlığı’nın inanılmaz bir ayak diretmesi vardır” diye konuştu.

Cansu PİŞKİN
İstanbul/
Evrensel

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Net Haber Ajansı Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız